'Yetiş Öcalan batıyoruz'!
Saray'ın gözü HDP'nin oylarında.
İstanbul Belediye Başkanlığı seçimi, bir bakıma yeni rejimin cumhurbaşkanlığının oylamasına döndü. Neresinden bakarsanız bakın Binali Yıldırım yetersiz kaldı. Yetersiz kaldığına inanılmasa, sahaya çıkmayacağı söylenen R. T. Erdoğan, İstanbul'da oradan oraya koşturur, kanallarda her dakika görünür müydü!
Elinde tutuğu Abdullah Öcalan'dan bir türlü, "HDP'liler oyunu Ak Parti'ye versinler!" sözünü alamadı. Avukatlarını gönderdi, kardeşi "Mehmet"i gönderdi, Öcalan hiç oralı olmadı. Sonunda Doç. Dr. Ali Kemal Özcan'a "İmralı'ya sen git bari..." dedi. Ali Kemal'in gitmesine gerek yoktu. Hapisteki adamdan istediğiniz her türlü "müjdeli" haberi alabilirsiniz. MİT elemanları size anında istediğiniz kadar müjdeli haberi getirsin. Zaten oraya giden MİT. Ali Kemal kamuflaj.
Ali Kemal'le daha önce görüşmüştüm. Uzun bir mülâkatım vardır. Ali Kemal "Kürtçe bir yere kadar; ötesi Türkçe olmalıdır. Kürtçeyle ilim olmaz." diyor. Ki kendisi eski PKK'lı. Beni "faşist", kendisini "komünist" görerek bana aynen şunu demişti:
"Dürüst faşistler ve dürüst komünistler bir araya geldiğinde mesele kalmayacaktır!"
Herhâlde sonra bana ağır söz ettiğini düşünerek telefon açmış, "Sizin gibi vatansever insanlara 'faşist' diyemem. Farklı düşünen dürüst insanların bir araya gelmesini kastediyorum." demişti.
Ali Kemal'in anlattıklarında katıldığım da olmuştu, katılmadığım da. Şu sözlerini önemsemiştim:
"Türkiye'de etnik kimliklerin saha çalışması yetersiz. Literatür araştırmaları son derece yetersiz. İlişkiler siyasetin dışında kurulması gerekir ve siyasetin dışında araştırma yapılması gerekir. Konjonktürün dışında çalışma yapmalıdır."
Siyasetin, konjonktürün dışında çalışmayı Ali Kemal'den çok önce ifade etmiştim.
Ali Kemal Özcan, İngiltere'de kalmış, doktora yapmış falan. Büyük ihtimalle MİT çengel atmış. Düşünüyorum da bir eski PKK'lı, Türkiye'ye geliyor ve üstelik Tunceli'de üniversitede ders veriyor.
Başka eski PKK'lılarla da röportajlar yapmıştım. Ama onlar hapiste yatmışlar, "itirafçı" sıfatıyla anılmışlardı!
Ali Kemal'le "çözüm", "demokratik açılım" kavramlarının havada uçuştu yılda, 2013'te, konuştum. Birkaç yazımda adı da geçer.
"'Eğitim dili Kürtçe olsun.' istiyorlar ama 'mahallî dil' eğitim dili olarak yeterli mi? Bir üniter yapıda başka dillerle eğitim mümkün mü?" sorumun cevabın aramış, ayrıca şu değerlendirmede bulunmuştum:
"Üniter yapıyı kaldıralım! Recep T. Erdoğan, hemen her konuşmasında 36 etnisiteyi birden sıralayarak sonuna 'kardeşiz' sözünü eklemesi, bizi kurtaracak mı? Kardeşliği etnik ayrışmalar mı sağlar, fikirler mi? Adını 'İslâm kardeşliği' de koysanız, sizin bir devlet sınırınız var ve bu devlet sınırı içinde yaşayan -birilerinin ifade şekliyle- halkların ortak adı da var! Devletin adı 'Türkiye', halkların adı da 'Türk'!.. Bunu kabul etmeye mecburuz…" (Yeniçağ, 5 Temmuz 2013)
Saray, yanlış üzerine yanlış yapıyor. Türkiye'yi geriyor. Şehitlerimizin kemiklerini sızlatıyor, insanlarımızı umutsuzluğa sürüklüyor.