“Yes be annem!” diyenler nasıl kıvıracaksınız şimdi?

Ne diyor Recep T. Erdoğan: “Güzelyurt’u da vermiyoruz, Maraş’ı da açmıyoruz.” “Kıbrıs yok; Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ve Kuzey Kıbrıs Türk Devleti var.”
Ey Annancılar!
Biz baştan söylemedik mi?
Kofi Annan adlı Siyahî’nin planı plan değil...
Siyahî’nin de bir suçu yok... “Büyükler” öyle buyurmuştu. “Büyüklerin büyüğü” ABD... Sonra Avrupa Birliği ülkeleri...
“Büyükler” yazdılar çizdiler, binlerce sayfa dosyalar hâlinde Siyahî’nin önüne koydular. Güya Birleşmiş Milletlerin arabuluculuğunda Rumlar ve Türkler iç içe yaşayacaklar. Planda yeni haritayı görseniz; sınırı takipte gözünüz yorulurdu.
Türk’ün karnını deşer gibi o kadar çok girinti vardı ki... Bu plan nasıl kabul edilir, harakiri yapıyorsunuz; Türk’ün haysiyetiyle, canıyla oynuyorsunuz, diye o kadar çok yazdık ki...
24 Nisan 2004’te Annan Planı oylandı... Türk tarafında yüzde 65 kabul, Rum tarafında yüzde 76 “ohi” (red) çıktı. Allah bizi Rumların oyları sayesinde kurtardı. Yoksa Türk kendi kendisini ateşe atıyordu... Kavrulup gidecek, Kıbrıs’ta Türk diye bir kimse kalmayacaktı!
Oylamadan önce KKTC’ye gitmiş, tarafları dinlemiş; kanım donmuştu. Yazdıklarımı okumuşsunuzdur.
R. T. Erdoğan o zaman da Başbakandı... “Annan” dedi, bir daha başka bir şey demedi. Rauf Denktaş’a yüklendikçe yüklendi. Denktaş’ın adı: “Çözümsüz Denktaş” oldu.
Biz buradayız...
Başta ne dediysek o...
Recep T. Erdoğan Beyimiz nerede?
Annan Durağı’nda inmişti!
Biz yürüdük gittik...
Arkamıza baktık; Erdoğan ve etrafı, Türk’le alâkası olmayan, ezelden beri Rum’a yamanmak, onun gibi olmak isteyen, ama adı siyasette “Türk” geçen kitle Annan Durağı’nda bir umutla gelecek “müjdeli haber” i bekliyorlardı.
Önceki akşam biri başında olduğu televizyon kanalında anlatıyor... Yağlı ballı bir dille... Erdoğan’la KKTC’deymiş...
Erdoğan’n geldiği yeni noktayı yorumluyor...
Neymiş...
Annan Planı önümüze geldiğinde, Türkiye güçlü değilmiş... O zaman kişi başına düşen gelir 3 bin dolar iken şimdi 10 bin dolarmış. ABD’nin, AB’nin karşısına dikilemezmişiz.
Tükenmişliğinde bile Millî Mücadele’ye baş koyan Türk insanı teslim mi olmalıydı?!
“Annan’ı reddediyorum. Bu Türk’ün imhası planıdır” dese ABD, AB savaş mı açacaktı?
1974’te Kıbrıs’a çıktık ve sınırı çizdik.
Ambargo ile karşı karşıya kaldık. NATO’nun ikinci büyük ordusuna sahip olduğumuz hâlde adamlar silâh satmadılar... Daha neler neler...
Kişiliğimizi, kimliğimizi ayak altına aldırmadık... Üstelik, küçük hesaplarla birbiriyle didişen Süleyman Demirel ve Bülent Ecevit hükûmetleri daha çok direndiler... Hem de Demirel’in dediği gibi 70 sente muhtaç olduğumuz dönemlerde.

***


En çok Marksistlikten gelme liberallerin, Erdoğan’a yağ çekmek için inanmadıklarını yazan “çok muhafazakâr” gazetecilerimizin yüzlerini görmek isterim.
Erdoğan, düşündü taşındı, “Biz Annan falan dedik, hata ettik. Yeni bir yol çizmeliyiz” dedi.
Annan gibi düşünen sağ ve sol liberallerimiz, pek muhafazakâr insanlarımız, neo İslâmcılarımız... Ne olacak şimdi?
Kösele suratlarını görmek istiyorum!
Biz ne dediysek o!
“Yes be annem!” deyip manşetler atanlar?
Kıvırın bakalım nasıl kıvıracaksınız.
Başbakan Erdoğan çok açık söylüyor:
“Biz et ve tırnak gibiyiz. Kim ki bu vücudun azalarını, uzuvlarını birbirinden ayırmak istiyorsa yanlış bir yoldadır. Şunu iyi bileceğiz: Bu topraklar şehitlerimizin, gazilerimizin kanlarıyla yoğrulmuş topraklardır. Dolayısıyla şehit kanlarıyla, gazilerimizin kanlarıyla yoğrulmuş bu topraklar üzerinde kimseye operasyon müsaadesi veremeyiz. Âdil, kapsamlı ve kurucu iki devlet anlayışı kabul edilmediği sürece burada bir adım atılması mümkün değildir.”
Şu liberallerin, onların izine basan neo İslâmcıların yazdıklarını isim isim sıralamak var ama...

Yazarın Diğer Yazıları