'Yeni Sistem'i tartışmalıyız!
"Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi" dedikleri, sistem neresinden tutsanız dökülüyor. Son kamuoyu araştırmaları da bunu gösteriyor.
Muhalefet partileri yeni referandum için bastırmalıdır. Kamuoyu yoklamaları halkın hoşnutsuzluğunu gözler önüne seriyor. Ak Parti'nin bel kemiği iken, yeni parti kurmak için yola çıkanlar da hususiyetle parlamenter sistemi vurguluyor. "Bunlar ayrıldı." diyerek kendilerini rahatlatmasınlar. AKP'de de yeni rejimi sorgulanıyor.
Ayrılanlardan Ali Babacan, önceki gün Karar'da çıkan mülâkatında "Cumhurbaşkanlığı hükümet sitemi"ne dair soruya şu cevaba veriyor:
"Esasen böylesine önemli sistem değişikliklerinin 2017'de olduğu gibi olağanüstü şartlarda yapmamak lazım. Yani daha makul, toplumun daha rahat tartışabildiği, insanların rahatça görüşlerini ifade edebildiği bir ortamda bu sistem tartışmalarını yapmak lazım ki doğruyu bulabilelim. / Süreç hızlı gelişti. Dar bir ekip çalıştı. İki parti mutabakatı sonunda yeterince tartışılamadı. Parti içi demokrasi çalıştırılmadı. (...)
Kampanyadaki en önemli argümanlardan bir tanesi koalisyon döneminin biteceğiydi. Bunları belki çabuk unutuyoruz ama, bugün baktığınızda bırakın koalisyonu, baştan ittifaklar oluşmadan seçime gidilmiyor Türkiye'de...
Öncelikle güçler ayrımı yani yürütme, yasama ve yargı arasındaki iyi belirlenmiş çizgiler işin temeli. (...) Güçler ayrımı içerisinde özellikle Meclis'e özel vurgu yapmak lazım. Çünkü Meclis'in temsil gücü çok yüksek. Yani bir yandan bakıyorsunuz 50+1'i alan yürütme organının başında olabiliyor. Fakat Meclis'te yüzde 80, yüzde 90 gibi çok yüksek temsil oranları var. Orada herkes var. Dolayısıyla hangi sistem olursa olsun, Meclis'in güçlü olması lazım."
Ali Babacan'ın tespiti, akıl yürüten herkesin söyleyeceği sözler.
Yeni parti için yola çıkan Ahmet Davutoğlu da daha önce açıkladığı "Manifesto"sunda benzer sözleri etmişti:
"Cumhurbaşkanlığı sistemi ile birlikte gelen ittifak yapılanmaları beklenenin aksine siyasi yelpazedeki dağınıklığı gideremediği gibi siyasi kutupların oluşmasına ve toplumu bir arada tutan ortak değerlerin yıpranmasına yol açmış görünmektedir... Üzülerek belirtmeliyim ki yeni sistem, hem yapılanması hem de uygulama tarzı itibariyle milletimizin beklentilerini de karşılamamaktadır.... Hukuk devletinin korunabilmesi ise kuvvetler ayrılığı ilkesinin yeniden inşasına bağlıdır."
Son kamuoyu araştırması, "Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi"ni savunanların oranını yüzde 37 göstermektedir.
Bu sistemin işlemesi mümkün değildir. Şu an itibarıyla 100'den 37'i çıkardığımızda, hükûmet edenlerin nazarında yüzde 63 "hain". Seçim çalışmalarını nasıl yürüttüklerini biliyorsunuz. Propagandalarını kendilerine oy vermeyecekleri "düşman" görmüşlerdi.
Gazeteci Merdan Yanardağ'ın "Darbe İçinde Darbe" kitabının ikinci baskısı elimde. (Kırmızı Kedi Yayınları, 215 s.) İlk darbe Cemaat'ten. Ardından öyle bir darbe geldi ki, Parlamenter sistem kaldırıldı, "tek adam" rejimi kuruldu. Kuvvetler ayrılığının esamesi okunmuyor. Kayırmacılık, akrabacılık aldı yürüdü. Hep dediğim gibi, "İslâmcılar" Cahiliye Dönemi"ni getirdiler.
Merdan Yanardağ, "Darbe İçinde Darbe"de, "Referandum Skandalı" başlığı altında "16 Nisan 2017 Anayasa Değişikliği Referandumu"nun meşruiyetini tartışmaya açıyor ve reddedilemeyecek delillerle karşımıza çıkıyor.
Ayak oyunlarıyla rejim değiştirilirse neticesi hayır olmaz!