Yeni rejimin baş enstrümanı: Cumhurbaşkanlığı kararnamesi
Geçtiğimiz günlerde "geçiş dönemi" ile ilgili yazıda (Yeniçağ, 20 Mayıs 2018), bu seçimin yalnızca yeni meclis ve yeni cumhurbaşkanını belirlemekle kalmayacağını, aslında sistem oylamasını da yinelemiş olacağını yazmıştım. Bildiğiniz gibi, 'Millet İttifakı' parlamenter sisteme geri dönme taahhüdünde… 'Cumhur İttifakı' ise başkanlık sistemi taraftarı… O halde "24 Haziran'da halk aslında neyi oylayacak?" bu soruya yanıt için 16 Nisan referandumu ile getirilen sistemi iyi bilmek ve iyi anlamak gerekiyor… Bunun için ise, öncelikle, yeni sistemin baş enstrümanı 'Cumhurbaşkanlığı kararnamesi' ni iyice öğrenmekte fayda var…
16 Nisan referandumu ile kabul edilen yeni rejimde, kanun hükmünde kararnameler, tüzükler (AY m.115), Bakanlar Kurulu tarafından çıkarılan yönetmelikler, Bakanlar Kurulu kararları, üçlü kararnameler, ikili kararnameler, Başbakanlık kararları gibi işlemlerin tümü kaldırılarak, bu işlemler yerini "Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi" ne bırakıyor ve…
6 ayrı Cumhurbaşkanlığı kararnamesi kategorisi öngörüyor:
1) Cumhurbaşkanı, yürütme yetkisine ilişkin konularda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarabilir.
2) Cumhurbaşkanı, "sosyal ve ekonomik haklar ve ödevler" bölümündeki hak ve özgürlükleri kararname ile düzenleyebilir.
3) Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliğinin teşkilatı ve görevleri Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile düzenlenir.
4) Olağanüstü hallerde Cumhurbaşkanı, olağanüstü halin gerekli kıldığı konularda (…) Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarabilir.
5) Kamu tüzelkişiliği, Cumhurbaşkanı kararnamesiyle kurulabilir.
6) Bakanlıkların kurulması, kaldırılması, görevleri ve yetkileri ile teşkilat yapısı ile merkez ve taşra teşkilatlarının kurulması Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile düzenlenir.
Böylesine geniş bir yetki ise, dengeleri elbette ki alt üst ediyor… Şöyle ki…
Mevcut sistemde, Bakanlar Kurulu, Meclis'ten "yetki kanunu" ile konusu ve süresi açısından sınırları belirli bir yetki almadan kanun hükmünde kararname(KHK) çıkaramıyor. Ancak yine kanun hükmünde olan Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarmak için böyle bir yetki kanunu gerekliliği bulunmuyor.
Bu yönüyle Cumhurbaşkanlığı kararnamesi, hangi düzenlemeyi çağrıştırıyor? OHAL KHK'larını.
Ancak mevcut sistemde, OHAL KHK'ları dâhil Bakanlar Kurulu'nca çıkarılan tüm KHK'lar TBMM "onayına sunulmak" zorunda. Cumhurbaşkanlığı kararnameleri için ise böyle bir zorunluluk mevcut değil.
Özetle, Meclis'in yetki vermesine de onayına da ihtiyaç yok artık.
Ancak… Anayasa(AY) madde 7 hükmünü hatırlayalım… "Yasama yetkisi, TBMM'ye aittir ve devredilemez."
Bu hüküm, yeni sistemde de mevzuatta yerini koruyor. Peki, ama Meclis, Cumhurbaşkanlığı kararnamesi karşısında bu denli saf dışı bırakılmışken, yasama yetkisi hala Meclis'te diye nasıl söyleyebiliriz?
Bunu söyleyebilenler argüman olarak, yürütme-yasama erklerinin etkileşimine ilişkin hükmü (AY m. 104) ileri sürüyor. O halde, bu hükme bir bakalım…
"Cumhurbaşkanı, yürütme yetkisine ilişkin konularda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarabilir. Anayasanın ikinci kısmının birinci ve ikinci bölümlerinde yer alan temel haklar, kişi hakları ve ödevleriyle dördüncü bölümde yer alan siyasi haklar ve ödevler Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle düzenlenemez."
Bir kararnamenin yürütme yetkisine ilişkin olup olmadığının tayini Cumhurbaşkanınca yapılacağından, temel hak ve özgürlüklere veya siyasi hak ve ödevlere ilişkin bir konuda "yürütme yetkisine ilişkin" iddiası ile Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarılabilmesinin önünde bir engel olmadığı gibi, yeterli bir denetim mekanizması da -ne yazık ki- yoktur.
"Anayasada münhasıran kanunla düzenlenmesi öngörülen konularda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarılamaz. Kanunda açıkça düzenlenen konularda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarılamaz."
Yani, Anayasa'da açıkça kanunla düzenlenmesi öngörülmeyen her konuda Cumhurbaşkanı, kararname çıkarabilecektir. Bu, fiilen aşılmaya pek müsait bir hükümdür. Bizim mevzuatımızda, yasamanın hangi alanlarda zorunlu asli düzenleme yetkisi olduğu ayrıntılı olarak düzenlenmediğinden, bu sınırlama etkili bir sınırlama değildir.
"Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile kanunlarda farklı hükümler bulunması halinde, kanun hükümleri uygulanır. Türkiye Büyük Millet Meclisinin aynı konuda kanun çıkarması durumunda, Cumhurbaşkanlığı kararnamesi hükümsüz hale gelir."
Burada, ilk cümle belki de en etkili sınırlama ancak uygulamada ne kadar etkili olur onu şimdiden tayin etmek zor. Öte yandan, TBMM, diyelim ki, Cumhurbaşkanlığı kararnamesini hükümsüz kılmak amacı ile kanun çıkarmak istedi; bu kanunu, Cumhurbaşkanı'nın reddetmesi halinde aynı kanunu tekrardan geçirmek için üye tam sayısının çoğunluğuna, yani 301 milletvekilinin oyuna ihtiyaç vardır.
Ayrıca, olağanüstü hal ilan etme yetkisine sahip Cumhurbaşkanı, olağanüstü halin gerektirdiği konularda, temel haklar ve özgürlükleri kapsayan kararnameler çıkarabilme gücüne de sahip.
Özetle diyebiliriz ki, yetkisinin sınırları iyi belirlenmemiş olan Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile yasamanın işlevlerinin önemli bir bölümü Cumhurbaşkanı'na aktarılıyor. Tüm bunlardan sonra, böyle bir gücü, Meclis denetimine tabi olmayan bir Cumhurbaşkanı'na bırakmanın ne derece tehlikeli olduğunu, özellikle yargıya güvenin kalmadığı Türkiye'de nasıl bir korku ortamına yol açabileceğini, hukuk devleti nitelemesine ne kadar ters düştüğünü söylememe gerek bile yoktur sanırım…