Yeni Orta Doğu İran'ın doğusu oluyor
Afganistan, dünyada en zor coğrafyalardan birisi. Bu bölge, büyük güçler arasında tarihsel olarak tampon bölge görevi gördü. 19. Yüzyılda Orta Asya'ya doğru genişleyen Rus yayılmacılığının İngiltere'nin Hindistan'daki çıkarlarını riske atması nedeniyle İngiltere, Afganistan'ı İran'dan ayırıp tampon bölge olarak Rus yayılmacılığını frenlemek için kullandı.
Afganistan, inişli çıkışlı dönemlerden sonra 1979'da Rus işgaline uğradı. ABD'nin Körfez Bölgesindeki petrol imparatorluğuna yönelik hassasiyeti, askerî doktrinine yol açtı. Körfez Bölgesine 600 Km'den fazla yanaşan devletler, ABD'nin hışmına uğrayacaktı. ABD, Rus yayılmacılığını "Yeşil Kuşak" projesiyle çevrelemeye, Sovyetlere sınır ülkelerde İslami eğilimli yapıları teşvik etmeye başladı.
ABD'nin bu politikası ilk başta meyve verir gibi göründü. Sonrasında ise, başta Hayber Geçidi vasıtasıyla Hint alt kıtası ile Orta Asya'nın radikal akımları arasındaki geçişler, bölgeyi istikrarsız kılmaya devam etti. ABD, 11 Eylül saldırılarından sonra bu artan radikalizmi frenlemek için Afganistan'a girdi. İki uzun on yılın ve başarısız devlet inşası denemesinin sonrasında Afganistan'dan çıktı. Ardında ise ABD'nin silah envanteriyle donanmış, yıllarca süren savaş sonunda radikalleşmiş unsurlarıyla Taliban'ı bırakarak.
ABD'nin Afganistan'dan çekilmesi süreci, Orta Doğu'da yepyeni istikrarsızlıkları beraberinde getirdi. İran'ın geleneksel olarak bölge jeopolitiğini algılayışı Irak'ın kuzeyinden başlayıp Hürmüz Boğazı'na kadar devam eden bölgeye odaklanmıştı. Karabağ savaşında İran'ın kuzeyindeki statüko yıkıldı. ABD'nin çekilmesi ile ise doğusundaki statüko yıkıldı. Bölgesel orta büyüklükte bir güç olan İran, kendisini birden gücünü çok fazla aşacak şekilde çok boyutlu/çok cepheli çekişmelerin içinde buldu.
Geçtiğimiz hafta boyunca İran-Afganistan sınırındaki çatışmaların savaşa dönüp dönmeyeceği konuşuldu. Bölgede bir mezhep savaşının yaşanacağı korkusu giderek artan bir şekilde ufukta görünmeye başladı. Afganistan bünyesindeki Şii unsurlara karşı Taliban'ın uyguladığı sert politikalar, İran içinde tepki çekmeye başladı. Afganistan'daki İran yanlısı Fars milliyetçisi grupların olması da sorunu derinleştirdi. İran'da yaşayan 5 milyondan fazla Afgan'ın olması, Afgan asıllı Şiilerden oluşan ve Suriye'de görev alan Fatimiyyun Ordusu gibi İran için çalışan Afganların bulunması, İran'ın Afganistan'ı tarihsel olarak kendisinin parçası görmesi, Pakistan ile Taliban'ın sınır geçişkenliğine de dayanan ilişkileri, Pakistan'daki Şiilere yönelik ayrımcı tutumların İran'da tepki çekmesi, Afganistan'a Körfez Bölgesindeki diğer ülkelerden destek gitmesi gibi hususlar bölgeyi iyice içinden çıkılmaz hale getirdi.
Bölge, giderek kaynayan bir kazan haline geliyor. Taliban ülke içinde gücünü konsolide ettikçe İran'a karşı kaslarını göstermeye başlıyor. Taliban'ın asimetrik gücü, uzun yıllardır süren savaş deneyimi, Taliban'ın özellikle Pakistan'a doğru geniş bir hinterlanda sahip olması, ülkesindeki Şii nüfusa yönelik sert tutumu gibi unsurlar, İran'ı şimdilik müdahale etmekten alıkoyuyor. Ülkemizde sıkça yapılan İran, Afganistan'ı hızlıca yener gibi çıkarımlar, şu noktada doğru çıkarımlar olarak görünmüyor. İran, devlet aklıyla ilerleyerek süreci yönetmeye çalışıyor. Birçok süper gücün girip çıkamadığı Afganistan bataklığını, bir kol uzaklığında tutarak yönetmeye çalışmaya devam ediyor.
Her şekil ve şart altında bölge, önümüzdeki dönemde yeni krizlere gebe. Orta Doğu'nun batısı hâlâ istikrarsız ama Orta Doğu'nun doğusuna bakınca batısı, istikrar adası gibi kalıyor. Artık istikrarsızlıkla anılan "Orta Doğu" kelimesini anlamını, İran'ın doğusunda buluyor.