Yeni Misak-ı Millî gerek!
Suriye diye bir ülke kalmamış, hâlâ bizde birileri "Afrin'e, çıkmak üzere girdik." diyor. Çıkacaksak niye girdik? "Tehdit var. Onun için." diyecekler. Sen girip çıktıktan sonra tehdit bitecek mi?!
Yüz binlerce insanın yaşadığı bir bölgeden bahsediyoruz. Bizim Genelkurmay ve MİT başkanları harekâttan hemen önce Moskova'ya gittiler ve mutabakat sağladılar. R. T. Erdoğan da telefonla Putin'i aradı.
Şam demek Moskova demektir. Şam demek Tahran demektir. Şam idaresi, diye bir idareden bahsedilemez. İran bir tarafa, Rusya olmasaydı, şehirleri yerle bir etmeseydi, insanları öldürmeseydi, sürmeseydi, Şam rejimi nereye kadar dayanabilirdi... Birinci derecede söz sahibi Moskova'dır. Bizimkiler, "Haşeratı temizleyip çıkacağız." deseler de, Rusya, Türkiye'nin çıkmayacağını tahmin ediyordur. Aradaki mutabakatın ne olduğunu bilemiyoruz.
Cengiz Dağcı, doğduğu, hayat bulduğu, sevincini, acısını yaşadığı, çiçeğiyle, suyuyla, taşıyla, toprağıyla hemhâl olduğu Kırım için "O topraklar bizimdi." demişti. Aynı adla yazdığı romanını ilkin liseye başladığımda okumuş, çok içlenmiştim. (Bu eserin bir öncesi "Onlar da İnsandı" romanıdır ve birbiriyle bağlantılıdır.) Hayıflanmamak için işgalci, Batı güçlerinin binbir türlü oyunuyla Birinci Dünya Savaşı'nda kaybettiğimiz, şimdi girdiğimiz topraklar "bizimdi" dememeliyiz; "bizim" demeliyiz.
Tarihe dönüp bakarsak "bizim" deme hakkımız olduğunu görürüz. Bizden önce Bizanslılar vardı. Bizans dirilmez ama Türkiye var. Eğer Türkler yok edilse, Orta Asya'ya sürülseydi, artık, kalanlar kendi yollarını çizeceklerdi. Şu an biz varız. "Şark Meselesi"yle Türkler yok edilemedi ama aklın bir köşesinde kaldı. Batı'nın bütün hesabı, nihaî olarak Türkleri Anadolu'dan çıkarmaktır. Bunu mutlaka aklımızın bir köşesinde tutalım. (Şark Meselesi'ne bu köşede ara ara temas ettim ki, bize ne tuzaklar kurulduğunu bilelim.)
Türkler Orta Asya'dan adım adım, devlet kura kura, Orta Doğu'ya geldiler. Türkler geldiğinde, Suriye ve Irak çoktan Müslümanların eline geçmişti. Tuğrul Bey, Abbasî Halifesi Kaim Biemrillah'la Bağdat'ta görüştüğünde tarih 1055 idi. Üstelik Halife, Tuğrul Bey'i davet etmişti.
Türkler, bırakın Irak'ı, Suriye'yi, "Ed-Devletü't-Türkiyye" adıyla Mısır'da devlet kurdular. Tolunoğulları ilk Türk devletini kurduklarında tarih 868 idi. Arkası geldi: Ihşidler, Eyyubîler, Memlukler... Memlukler, kaynaklarda, resmî ad olarak "Ed-Devletü't-Türkiyye" diye geçer. Ve bu "Türklerin Devleti" Suriye'yi de içine alır. Memlukleri yıkan da yine kendimiz idik... Osmanlı idi (1517).
Suriye halkını kazanmalıyız. Ne Iraklılar, ne Suriyeliler, bizden koparıldıktan sonra düze çıkabildiler. Irak'ta, Suriye'de Selçuklular zamanında, Osmanlılar zamanında, önceki diğer Türk devletleri zamanında ve hatta Türklerin yer yer etkili olduğu Emevîler ve Abbasîler zamanında, bölgenin vaziyeti şehir şehir ele alınmalıdır.
Şu an Carablus, El-Bâb ve Afrin fiilen topraklarımıza dâhil. Geçmişte de bizim olduğunu delillendirmeliyiz. Meselâ El-Bâb'ın tarihi Osmanlı arşiv kaynaklarına girilerek ele alınmış. (Enes Demir, Arşiv Kaynakları ve Salnameler Işığında El-Bâb Tarihi, Bilgeoğuz Yayınları). Bütün bölge için bu tür çalışmaları yapmalıyız.
Yeni bir Misak-ı Millî belirlemeliyiz.