Yeni mi aklınıza geldi ‘millî’ olmak!
Başbakan Recep T. Erdoğan, Gazete patronlarını, genel yayın müdürlerini topladı... (Kendisine muhalifler hariç.) Bu toplantıda konuşulanların açıklanmasını istemedi ama sonra kendisi bir konuşma yaparak, o toplantıda neler konuştuğunun ipuçlarını verdi.
O konuşmayı ana hatlarıyla tahlil edeceğim.
Sonunda kim haklı? R. T. Erdoğan mı, yoksa sizin adınıza ben mi?
Göreceğiz...
***
R. T. Erdoğan diyor ki:
“Terörle mücadele, millet olarak topyekûn yürütülmesi, uyum ve koordinasyon içinde yürütülmesi gereken bir mücadeledir. Terör, nasıl millî, siyaset üstü bir meseleyse çözümü de aynı şekilde millî olmak, siyaset üstü olmak durumundadır.”
Terörle mücadele millî bir meseleyse, geçmişte sol liberallerle (İçlerindeki neo İslâmcıları saymıyorum. Onlar liberallerin kontrolündedir.) yapılan “terörü bitirme” toplantıları ne idi? Hepsi PKK ile pazarlığa oturulmasını istiyordu. 2005 yılında, 12 “güzide aydın” la yaptığınız toplantı hâlâ hafızalardadır. Ardından Diyarbakır’a gittiniz ve A. Öcalan’ın “demokratik cumhuriyet” tezini dillendirdiniz. ( “Demokratik cumhuriyet” KCK- Kürdistan Komünler Birliği’nin ana gövdesidir.)
Millî hassasiyet taşıyan kesimler sıkı sık ikaz ettiler... Bizlerin yazdıkları arşivlerde... Açık ve iddialı söylüyorum. İki gün önce de yazdım, sırf benim yazdıklarımı gün sırasına göre takip etseniz, nerede hata ettiğinizi hemen bulursunuz.
Bu gün geldiğiniz noktayı biz başından beri yazıyorduk... Millî hassasiyet taşıyan siyasîler bir bir söylüyorlardı... Döneminizde 900’e yakın şehit verildikten, insanlar tarifsiz acılara gark olduktan, yarının gailesini taşımaya başladıktan sonra “millî” olmaktan, “siyaset üstü” olmaktan bahsediyorsunuz.
Ve en dayanılmazı siz milletin karşısına geçip halkı etnik gruplara göre tasnif ettiniz; 36 etnik grubu bir bir sıraladınız Bu mu siyaset üstülük?!
Hele sizin bir danışmanınız var: Yalçın Akdoğan... Evlere şenlik... Adam “açılım” diye bölünmenin kitabını yazdı ve “Türk” ü öyle hafif gördü ki... Ve siz hâlâ o Y. Akdoğan’dan medet umuyor, konuşma metni yazdırıyorsunuz.(Burada öfkeme yenik düştüm ve her öfkeme yenik düştüğümde RTÜK’ın AKP’li üyelerinin ve özellikle başkan Prof. Dr. Davut Dursun’un kanunu çiğneyen akıl almaz hataları aklıma geliyor... Türkiye’de “Kürdistan” diye bir şeye cevaz verdiler; ekran serbest; istediğin kadar bölücülük yapabilirsin!)
***
Madem terör bir millî mesele, “millî” olan şeyin bir adı olur ve bu ad hiçbir surette “Türkiyelilik” değildir, hiçbir surette “anayasal vatandaşlık” değildir ve hiçbir surette “yurttaşçılık” değildir; doğrudan doğruya adı “Türk” tür.
Bunu ne zaman dile getireceksiniz R. T. Erdoğan Bey?!
Sizin etnik sıralamanızdan pek çok çevre cesaret aldı... Cesaret alanlardan birincisi PKK’dır. Bunun vebalini nasıl taşıyacaksınız? İşte “açılım” dediniz, insanlarımız yok yere kara toprağa düştüler... Bu öyle millî birlik zamanı, siyaset üstü konuşalım, demekle bir anda geçiştirilecek bir mesele değildir. Bunu bir tarafa yazın Recep Tayyip Erdoğan Bey!
***
Diyorsunuz ki:
“Hepimiz gerçekten büyük hüzün içindeyken, siyasî parti yöneticilerinin çıkıp aynı ezberleri tekrar etmeleri dünkü acı hâdiseyi bir siyasî maksada çevirme gayretine girmeleri son derece vahimdir.”
Ne yapacaktı muhalefet?
İki parti de “Terörle mücadelede ne istiyorsa vereceğiz ve destekleyeceğiz.” demiyorlar mı?
Ama yanlışınızı da yüzünüze vuruyorlar. Meselâ adını bir türlü koyamadığınız düpedüz “PKK açılımı” olan o fecaati hatırlatıyor bir parti... Neden erdemlilik gösterip “Hata ettik” demiyorsunuz?!
***
Diyorsunuz ki:
“CHP Genel Başkanı saldırıdan dolayı doğrudan Hükûmeti sorumlu tutmak gibi bir kolaycılığın içine girmiştir.”
Allah’ınızı severseniz!.. Kan gövdeyi götürüyor, siz hâlâ oturuyorsunuz koltuğunuzda... Kaç oy alırsan al; yeniden halktan güvenoyu istemelisiniz. Belki de ayak bağı gördüğünüz belli kesimlere karşı, PKK’nın önünü açık tuttunuz; bir bakıma PKK’dan medet umdunuz! Üstelik PKK ile pazarlığa oturdunuz.
***
Medyanın PKK’nın propagandasını yapmamasını istiyorsunuz... TRT’ye bir bakın... Ne kadar, “siyasî çözüm” isteyen, ne kadar PKK’nın ardına sığınmış isimler varsa ekrandalar ve üstelik program bile yapıyorlar.
Gerçekten basın-yayın organları sahipleri PKK’nın muhatap alınmasını isteyenlere bir dur demelidir. Ama önce hükûmet kendisi, kendisine çekidüzen vermelidir.