Yeni bir döneme girdik
Yeni bir döneme girdik... Ak Parti'yi artık hesaba katmayın. Yuvarlanıp gidecek.
Türkiye'yi inşa edecek olan muhalefet partileridir. Muhalefete, Ak Parti'nin müttefiki MHP'yi de dâhil ediyorum. Madem ayrı parti, geçen seçimde de gördük, bir şey kaybetmiyor, en azından oyunu koruyor, barajı geçiyor, bu seçimde birçok il belediyelerini de aldı, hükmî şahsiyetini ortaya koymalı, kendi çizgisinde istikrarlı yürümelidir. "İstikrar"ın bir yolu da, iktidarı elinde tutan partinin, yanlışlarını ortaya koymak, Türkiye'nin faydasına çalışmaktır. Bu saatten sonra, aşağıya doğru yuvarlanan bir partiyle kol kola girmek, müttefike kesinlikle kaybettirir. Müttefikin, kaybeden bir partiden medet ummanın kendisine zarar verebileceğini hesaba katacak tecrübeye sahip olduğunu biliyorum.
Ak Parti, her şeyi elinde tutuyordu. Müttefikiyle beraber şu an oyu yüzde 45. Müttefikinin oylarını ve yanlardan gelen oyları çıkarın, yüzde 30'lara gerilediğini görürsünüz.
Yabancı basın, bu seçime geniş yer verdi. Birkaçına baktım, manşetten giriyorlar. Financial Times gazetesinin şu yorumu düşündürücü:
"Cumhurbaşkanı, ilk sonuçlara göre iktidar ittifakının oyların yüzde 50'den fazlasını aldığı için rahatlamış olabilir. Ama büyük şehirleri kaybetmek, kârlı anlaşmalar ve iş imkânları dâhil bu şehirlerle birlikte gelen himaye ağının kontrolünü de kaybetmek manasına gelir."
Eski ve yeni payitaht İstanbul ve Ankara el değiştirdi. Defterler didik didik edilecek. Kim bilir neler çıkacak neler...
Savaşa gider gibi seçime gittiler. Kendilerine oy vermeyecekleri "düşman" ilan ettiler. Karşısında "düşman" varsa bir "savaş"a girilmiş demektir. Savaşta hile mubahtır. Bizimkiler İslâmcı ya... Kendilerine göre bir içtihada gidecekler. Onun için, seçimde, "devlet"in bütün imkânlarını kullandıkları hâlde geriledilerse, düze çıkmaları mümkün değildir.
Dün, "Bu seçim milât" demiştim.
CHP, muhalefetin büyük partisi olarak önce kendisine çekidüzen vermelidir ve ayrık otlarını mutlaka temizlemelidir. Madem "Atatürk" diyorlar, "Onun kurduğu parti." diyorlar, o zaman Mustafa Kemal çizgisini iyi tahlil etmeleri gerekir. Mustafa Kemal'i ve dönemini anlamak için epey emek sarf ettim. Ecevit'ten beri CHP'nin nasıl evrildiğini, nasıl içimizin yandığını burada anlatamam.
Dikkat edin, Tunceli'de Türkiye Komünist Partisi adayı, HDP/PKK'nın bile önüne geçerek seçimi kazandı. Neden? Bu komünist aday daha önce Tunceli'nin ilçesi Ovacık'ın belediye başkanıydı. Komünist örnekler göstererek halka kendisini sevdirmedi. Dürüst oldu, şeffaf oldu, halk için üretti; halkın hayatını kolaylaştırdı ve bu güvenle Tunceli merkezine aday oldu. Halk ne yaptığını gördüğü için oy verdi; "komünist" olduğu için değil. Tunceli'ye kayıtlı olsaydım, belki ben de oy verirdim.
CHP bu örneği görmeli ve kullanacağı kavramlara kadar kendisini yenilemelidir. "Sol"u defterinden artık silmelidir. Türkiye gerçekleriyle hiçbir surette bağdaşmayan tavırlardan kaçınılmalı, halkın değerleriyle bağdaşık, bütüncü bir çizgi takip etmelidir. İstanbul ve Ankara'da kazanan adaylarının kimliklerine bir bakılsın, ve sonra bir düşünülsün. Bu isimler, halkın öz değerlerini temsil ediyorlar. "Öz kimlik"ten uzaklaşanlar, bir yerde tıkanır kalırlar.
Mesele budur!