Yeni bir dinin ilâhı! Tövbe estağfirullah!

AKP Bursa milletvekili Hüseyin Şahin, fetişizmin doruğuna çıkmış:
“Başbakan’a dokunmak bile ibadettir” buyurmuş.
Daha önce biri yine Recep T. Erdoğan’ı peygamber ilân etmişti.
Mesele son derece ciddî...
Birileri velinimet gördüklerini, milletin de velinimet görmesini istiyor.
İşe “inanç”ı katarsanız, ibadet edilmesi gereken kişi zihinde giderek “dokunulmazlık” kazanacaktır. Her söylediği “îlâhî” kabul edilecektir.
Murşit uçmaz, mürit uçurur derler.
Recep Tayyip Erdoğan’ın en talihsiz zamanı...
Otoriterliği ve her şeyi ben bilirim havası çevresini sindirince, sinen kişilerin korkusu aşırı saygıya dönüştü. Aşırı saygı insanları saçma sapan konuşturuyor.
Bir mitingde de “padişahım çok yaşa” pankartı açılmıştı. Bir İspanyol gazetesi Erdoğan’ı “sultan” diye tavsif etmişti.
Padişahlığın, halifeliğin geçmişte nasıl “din” hâline getirildiğini İbn Haldun çok güzel izah etmiştir.
Yakında “Türk’ü imha planı” çerçevesinde başlatacağım yazı dizisinde “sultanlığın” ibadete dönüştürülme meselesine gireceğim; günümüzle kıyaslayarak Türk siyasetiyle örtüşen taraflarını bir bir ortaya koyacağım.
Şuuraltı dürtüleri, bazı insanların Erdoğan’ı, “inanç”ın bir parçası hâline nasıl getirdiklerini göstermektedir.
İşin enteresan tarafı PKK’lılar da “Son Stalin” Abdullah Öcalan’ı bırakın peygamber ilân etmeyi ilâhlaştırmışlardı. Erdoğan da seçim meydanlarında bunu dile getirmiş, Öcalan’a “tapınan” “Müslümanlar”ı ikaz etmek istemişti.
Öcalan’da da esas olan “otorite”dir. Güce tapınma; peygamberleştirme, sonra ilâhlaştırma hezeyanlarını getiriyor.
Recep T. Erdoğan, elbette her şeyin farkında ve kendisine “bey’at”ın kayıtsız şartsızlığını biliyor.
Müdahale etmesi gereken de kendisidir.
Gurur, kibir İslâmda yoktur. Tevazu esastır ve bunun da bir ölçüsü vardır.
Ama kendisinin “azamet” göstermesi, ister isetemez aşırı bir “gurur”u ve aşırı bir “kibir”i içine aldığını belli ediyor.

***


Erdoğan’a bir “mümin” kardeş tavsiyesi... Arada bir kayboluyor, “Tatile gitti.” deniliyor, sonra bir sahilde dondurma yerken veya cuma namazından çıkarken görüntüleniyor ya... İtikafa girsin, riyazete çekilsin...
İtikafa nerede girecek?
En uygun yer Kazakistan’ın Türkistan
şehridir.
Hz. Türkistan’ın yerin altında itikafa girip riyazete çekildiği yer çok müsait.
“Kim Hz. Türkistan?” diye sormazsınız herhâlde...
Ahmed-i Yesevî... Çok bilinen söyleyişiyle Ahmet Yesevî.
Anadolu’yu Türkleştirenlerin de pîridir. (Ayrıntısı için bakınız: Nergishan Tekin, Türklük ve Alevîlik-Bektaşîlik, 2011, 630 s.)
Türkistan şehrinin adı “Yesi” idi. “Yesevî” oradan gelir. Yüzyıllardır doğudan batıya, güneyden kuzeye bütün Orta Asya’da Türkler bütün Türklerin pîri anlamına “Hz. Türkistan” demişler ve şehri de “Türkistan” diye tanımışlardır.
Komünizm çöktükten sonra Kazakistan Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev, Yesi’nin adının “Türkistan” olarak değiştirilmesi için buyruk çıkardı.
R. T. Erdoğan’ın “Türk” ten ihtiraz etmesi tarihî gerçeği değiştirmez. Ahmet Yesevî’nin hücresinde itikaf R. T. Erdoğan’a “Türk” ü idrak için de bir vesile olur inşallah. Bütün yüreğimle “İnşallah!” diyorum.
Recep Tayyip Bey hep şanslıdır. Önümüzdeki ay ramazan... Nefis tezkiyesi için bir fırsat!
İtikaf, Peygamber Efendimizin uygulamalarındandır. Ramazanın son 10 gününde itikafa girersen çok sevap kazanırsın.
İtikafta: “İnsanlar beni neden ‘ilâhlaştırma’ eğilimindedirler? Ya Rab! Nerede günah işledim...” sorusunu sormalıdır.
Cevabı muhakkak kalbine doğacak ve çok rahatlayacaktır.
Dönüşünde “azamet” yükünü atmış, kendisini kuş gibi hafiflemiş hissedecektir!
Böylece insanlar “güce tapınma” nın nasıl bir günah olduğunu Recep T. Erdoğan’ın “nahviyet”ten “mahviyet” e geçişiyle çok iyi anlayacaklardır!

Yazarın Diğer Yazıları