Yeni askerlik sistemi ne getirir ne götürür?
Harp tarihi uzmanı Doç. Dr. Mustafa Şahin, "Yeni askerlik sistemine bir de bu gözle bakın." diyor. Bugün köşemi Mustafa Şahin Bey'e bırakıyorum:
"Silah arkadaşlığı her türlü arkadaşlığın üzerindedir. Her türlü yalnızlığa itilmelere inat... Balkan Harbinde de böyle olmuştu... Önce subayları tasfiye ettiler, sonra erleri terhis ettiler. Ardından tüm Rumeli'yi kaybettik. Öylesine ki Selanik tek kurşun atılmadan düşmana terk edildi. Türk ahali doğuya, Anadolu'ya doğru göçe başladı. Tarihin görüp göremeyeceği en acı hadiseler yaşandı. Evlâd-ı Fatihân Türkler, ahaliden hızlı kaçan Türk Askerlerine "Bizi bırakıp nereye kaçıyorsunuz?" diye feryat ediyordu. Günümüzde de kopya kâğıdı konarak kopyalanmış gibi tarih tekerrür ediyor.
Acaba Türk'ün elindeki son toprak parçası olan Anadolu yaylası için bir 'oyun' mu tasarlanıyor? 'Beka, beka...' derken, Doğu Akdeniz'de doğalgaz kaynaklarımız göstere göstere yağmalanırken, Fırat'ın doğusu kaynarken, tabur komutanları kucaklarında verdikleri şehitlerin sayısından dolayı psikolojik tedavi alırken bu tasfiyeler, terhisler niye? Balkan Harbinden önce de 'Subayları neden tasfiye ediyorsunuz?' (Tenzil-i Rütbe Kanunu) dendiğinde: 'Yaşlı, beceriksiz, eski nesilleri gençleştireceğiz' diyorlardı. Kulağa hoş geliyor değil mi?
Bana sorsanız ben de 'gençleştirelim' derim. Ama devlet adamlığı bunu bir savaş öncesi yapmamayı gerektirir. Asıl problem neredeyse patlayacağı kesin gözüyle görülen bir harbi öngörememek... Öylesine ki İttihat ve Terakki iktidarının Hariciye Nazırı Âsım Bey, 15 Temmuz 1912'de, Meclis-i Mebusân'da güven oylaması görüşmeleri sırasında yaptığı konuşmada, 'Balkanlardan vicdanım kadar eminim' diyebilecek kadar olaylardan habersiz olduğunu ortaya koymuştu... Devlet adamlığı, haklıyla haksızı ayırabilmektir. Yoksa durum şu olur: ölümün mukadder olduğu coğrafyalarda ölecek adam bile bulamazsınız.
Erlerin terhislerine gelince; ona da kulağa hoş gelen bir şeyler söylüyorlar, 'Orduyu profesyonelleştireceğiz' diyorlar. Ne güzel değil mi? İnanın Balkan Harbi öncesinde de aynı şeyleri söylemişlerdi...
Askerlik mesleği ile iştigal edenler bilirler ki; profesyonellerin görevi, sahası, vazifesi ayrıdır, amatör ya da gönüllülerin yeri ayrıdır. Bunlar birbirinden önemsiz değildir. Bazı cahiller bilmez ki TSK'da görevler gizlidir. En yakınındaki arkadaşına bile söylemezsin gerekirse. Senin bilmemen, o görevin veya statünün (askerliğini yapan Mehmetçik'in) önemsiz olduğu anlamına gelmez...
Vahim olan şu: Askerî okullarda öğretilen 'Beka' dersini, bir partinin, hatta bir kişinin seçim yarışına feda etmektir. 'Beka' bir seçim söylemi değildir. Millî bir meseledir. Milletin bekasından en çok o milletin ordusu sorumludur.
Askerlik sistemi her milletin kendine özgü olarak değişir. Türk askerlik sistemi bin yılların birikimiyle inşa edilmiştir. Anlık heveslere, oy kaygılarına, ekonomik beklentilere feda edilebilecek kadar basit değildir. Yeni askerlik sistemine bir de bu gözle bakın, derim.
Bu düşüncelerini neden yayınlıyorsun da TSK'da ifade etmiyorsun? diye sorarsanız -hatta daha ağır ifadeler kullanılıyor- cevabım şu olur: TSK'da hatta devlette 'dinleyen' bir mekanizma yoktur, hatta hiç olmadı. Bundan sonra olacağına dair de en ufak bir ümidim bile yok."