Yaşasın! Yürüyen Kur'ânlarımız geliyor!
Saray erkânına bir teklifim var. Rejim değişti. Bütün kararlar Saray''da alınıyor. TBMM göz boyama. Sadece faizde değil, bütün birimlerde şer''î ahkâmı nasıl yürüteceksiniz, bir düşünün. Reis Bey''in asıl ne yapmak istediğini biliyorsunuz. Ona meseleyi arz etmeye gerek yok. Beyefendi vakit fukarası. Üç yerde, beş yerde, on yerde konuşuyor. Yazın bir metin, koyun prompter''a olsun bitsin.
Şu an dipteyiz. Dibin dibi yoktur. Düşebileceğimiz kadar düştük. "Şeriat" deyin, içini nasıl doldurursanız doldurun, fark etmez. Şimdilik Mecelle''yle idare edelim, Mecelle bir ara safha, sonra doğrudan Kur''ân hükümlerini yorumlatır ve uygularız. (Nasıl yorumlanacaksa!...)
Saray''ın şer''î ahkâm sözcüsü Hayrettin Karaman Hocamız fıkıhta söz sahibi. Mecelle''den yeni merhaleye geçiş için, bütün hatları çizmiş, yol haritasını göstermiştir. Nasıl yapacağız, demeyin; alnınız terlemesin. Sıkıntı yok, diyecektim aklıma geldi. Ufak bir sıkıntı var yine: Saray''ın hukukçusu Mehmet Uçum komünistlikten gelme. (Kendisi öyle diyor.) Eski illegal Türkiye Komünist Partisi''nden. Bu parti biliyorsunuz, Moskova güdümlüdür. (Eski TKP yöneticilerinden Halis Okan''ı Sofya''da buldum ve konuştum. Madımak Oteli yangınında hayatını yitiren yazar Asım Bezirci''nin yakın akrabasıdır. TKP''yi bütün çıplaklığıyla anlatmıştır.) Uçum, araya Lenin''den, Stalin''den laf sıkıştırabilir. Aman dikkat!
Yalnız dünyada şer''î hükümleri hakkıyla uygulayan bir yönetim olmuş mudur? Önce onu düşüneceksiniz. İşte Taliban uyguluyor, derseniz... Sözün bittiği yerdeyiz. Buyurun uygulayın!
Ben ne diyecektim yahu?!
Diyanetimizin güzide faaliyetlerinden bahsedecektim. Prompter''a yerleştirilecek, "Şeri''atı ilân ediyoruz!" metni için zemin hazır. Saray müsterih olsun. Tarikatlar/cemaatler bir taraftan harıl harıl çalışıyorlar. Bütün çocuklarımız hafızlık dersi alacak. Ay geçmiyor... Hafızlık icazeti töreni düzenlenmesin! Herkes hâfız olacak. Kur''ân-ı Azîmu''ş-şân''ı geleceğe taşıyacak!
DİB Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş son törende buyurmuşlar:
"Rabbimizin bu vaadine nail olmak kadar büyük bir lütuf var mıdır? İşte hafızlarımız böyle bir nimete böyle bir lütfa Rabbimizin yardımıyla ulaştılar. Sizler, bu lütfun gereği olarak Kur''ân eğitimine ömrümüzü vereceksiniz. Hâfızlarımızın zekâtı hâfız yetiştirmektir. Ne kadar çok hâfız yetiştirirseniz o kadar hâfızlığınızın zekâtını vermiş olursunuz."
Defalarca yazdım. Kur''ân''ı ezberleteceğinize Arapça öğretin. Alsın Kur''ân''ı eline, anlayarak okusun. Kim bilir nasıl âlimler yetişir. Biz, matbaanın, dijital materyalin olmadığı zamanda yaşamıyoruz. Kur''ân basılıp dağıtılıyor. Kayıt altına alınıyor. Açıyorsunuz kitabı okuyorsunuz. Basıyorsunuz bir düğmeye dinliyorsunuz.
Kur''ân ezberlediniz... Ömür boyu nasıl zihinde kalacak? Devamlı temrin etmelisiniz.
Ali Beyimiz yine buyurmuşlar:
"Kur''ân''ın hayat dolu ilkelerini anlatmak hafızlara ne kadar da güzel yakışır. Her Müslüman Kur''ân''ı okuyacak, anlayacak, yaşayacak ve anlatacak ama hâfızlarımıza bu vazife çok daha fazla yakışıyor. Çünkü hâfız yürüyen Kur''ân demektir. Gönlümüz ister ki camilerimizin mihrapları, minberleri hafızlarımızla süslensin. Gönlümüz arzu eder ki imam hatip liselerindeki ilâhiyatçı hocalarımız, öğretmenlerimiz daha çok hâfızlarımızdan olsun, ilâhiyat fakültelerindeki akademisyenler ve öğretim üyeleri sizlerden olsun."
Çocukça heves... Hâfızlar Kur''ân''ı anlatmazlar, sadece ezbere okurlar.
Meseleyi bilenler şimdi konuşmayacak da ne zaman konuşacak?!