Yasakla virüs yayma buna denir!
Nihayet sokağa çıkma yasağı geldi.
Ekrem İmamoğlu, İstanbul’da kısmî yasak gelsin diye başından beri söylemedi mi? CHP’li Belediye Başkanı söylediği için kulak asılmadı. Bir şehirde halkla iç içe olan belediye başkanıdır. Halka karşı hesabı olan da yine belediye başkanıdır.
Çin örneği önümüzde. Yasakla salgının önüne geçti. (Otariter rejim eğer bir şeyleri saklamıyorsa...) Bizdeki iki günlük yasak alıştırma yasağı. Birden 15 günlük yasak koysanız, halk şaşkına döner. Yetkililer de kendi eksikliklerini görebilmek için iki gün deneme yasağı koyuyor. Arkası gelecek ve gelmesi gerekiyor.
Virüs sokakta insan arıyor. Tek silahı insan. Bir insana bulaşıyor, o insanı diğer insanların üzerine salıyor. İnsan insanı görmezse virüsün takati tükeniyor. Mesele bu. Keşke partizanlık yapılmasaydı, İmamoğlu’nun hatırlatmasını dikkate alınsaydı.
Madem yasak gelecekti, birkaç saat önceden mi haber verilir! Sağlık Bakanı’nı akşam dinledik. Yasaktan bahsetmedi. Yasak gelince halk gece vakti sokaklara döküldü. Fırınlara koşan mı ararsın; kuruyemiş, hatta sakız almak isteyen mi!...
Virüsün en sevdiği ne? Kalabalık! Muhterem yöneticilerimiz kalabalık toplayabilmek için ellerinden geleni yaptılar. Sonra birden “Hadi dağılın, sizin sokakta görmeyeceğiz. Sonra cezayı yersiniz!” dediler. Bunun vebalini düşünüyorlar mı? Neden bu acele? Bilmediğimiz başka şeyler mi var?!
Önceki akşam İçişleri Bakanı Süleyman Soylu geç vakit kanallara bağlanarak, “Her şey kontrol altıda, endişeye mahal yok.” gibi mutat sözler etti. “Kısıt” ve “bulaş” kelimelerin kullandı. İki kelime de eksik!
Hadi “pandemi”ye, “izolasyon”a, “entübe”ye ve daha başka tıbbî ifadelere alıştık... Türkçenin Türkçesi de mi varmış? (Bu satırları yazarken aklıma geldi... Türkçemize dair kitabımızın alt başlığı “Türkçenin Türkçesi” hâlbuki... Kendi kendimi mi yalanlıyorum yoksa? Öyle değil.)
“Kısıt”ı hukukî terim olarak kullanıyorlarmış. Kısıt tek başına kullanılan bir kelime değil; “kısıtlı, kısıtlama” kullanılır. O zaman “tutuklama” demeyeceğiz; “tutuk” diyeceğiz. meselâ yazarımız sevgili Murat Ağırel, şimdi “tutuk” mu, “tutuklu” mu?
“Bulaş” kelimesi... Önceden de duymuştum. Galiba “virüs”ün yerine kullanıyorlar. Ama yersiz. “Bulaş” başlı başına kullanılan bir kelime değil ki. Belki “şuna bulaş, şuna bulaşma” gibi bir ifade yer alabilir ancak.
“Sokağa çıkma yasağı 24.00’te başladı.” derken “24.00’da” değil; sıfırları yok sayarak “24.00’te” yazacağız.
“Erkek hemşire”ye itiraz:
“Hocam, Niğde/Bor'dan selamlar. Maalesef bazı haberlerde ‘erkek hemşire’ tabiri kullanıldığı gibi bazen de hemşire kelimesi ‘hemşir’ olarak erkek sağlık personelini ifade edecek şekilde kullanılmaktadır. Erkek kişiye ‘kız kardeş’ demek, veya Farsça ‘hemşire’yi Arapçadaki müzekker/müennes durumuna göre ‘hemşir’ yaparak erkek personeli karşılayacak şekilde kullanmak çok yaygınlaştı. Devletin de uyarılmasını, bu meslek grubundaki erkeklere kendileri için daha yakışan bir meslek unvanı bulunmasını diliyorum. Bu konuda sizin gibi uzmanların söz ve uyarılarının daha etkili olacağı düşüncesindeyim...”
Erkeklerin hemşirelerin gördüğü işi görmeleri sonradan çıktı. Ve önceden bir ad konulmadı. Erkekler için “hemşire” denmeyeceği bilindiği için “hemşir”le işi kurtarmaya kalkışıyorlar ama olmuyor. Düşünülmesi lâzım.