Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Dr. Fatma ÇELİK
Dr. Fatma ÇELİK

Yargıya talimat yolunu siz açtınız

Malumunuz, 10 büyükelçi tarafından Osman Kavala''nın "derhal serbest bırakılması" için bir çağrı yapıldı ve bu çağrı üzerine, "Bunları ülkemizde ağırlamak gibi bir lüksümüz olamaz" diyerek tepki gösteren Cumhurbaşkanı Erdoğan, Eskişehir''de katıldığı bir etkinlikte söz konusu büyükelçiler hakkında istenmeyen kişi ilan edilmeleri için talimat verdiğini açıkladı.

Öncelikle istenmeyen kişi ilanı için ne olması gerekir, sonuçları nedir kısaca bir bakalım; ondan sonra meselenin yargının hali açısından önemini değerlendirelim isterim…

PERSONA NON GRATA

Diplomatların hakları, seviyelerine bağlı olarak yasalar tarafından korunurken, 1961 tarihli Diplomatik İlişkiler Hakkında Viyana Konvansiyonu''nun 41. ve 42. maddeleri bu kişileri bulundukları ülkenin yasa ve düzenlemelerine saygı duymakla sorumlu tutar. Bu açıdan, diplomatik görevlinin,

1-Kabul eden devlet menfaatlerine aykırı tutum ve davranışları,

2-Kabul eden devletin sınırları içinde birtakım suçlar işlemesi, "persona non grata" ilanına sebep olabilir.

Bunlar dışındaki bir diğer sebep ise, "misilleme"dir.

Her ne kadar bunlar sebep olsa da kabul eden devlet, "herhangi bir zaman ve kararının gerekçesini açıklamak zorunluluğunda" değildir.

İşbu sebeplerle, devletlerarası ilişkilerde bir ülkeye girmesi ya da o ülkede kalması ülkenin yerel hükümeti tarafından yasaklanan yabancı kişiye "istenmeyen kişi", uluslararası hukuktaki adıyla "persona non grata" denilir.

Bu, yabancı bir diplomata karşı bir ülkenin uygulayabileceği en ağır kınama biçimidir ancak diplomatik dokunulmazlıkların kaldırılmasına doğrudan sebep olmaz. Yine de istenmeyen kişi ilan edilen kişi, ülkeyi terk etmezse; bu durumda, ülke yasalarına göre diplomatik dokunulmazlıklarının kaldırılması veya sınır dışı edilmesi söz konusu hale gelir.

DİPLOMATİK İLİŞKİLER VE YARGININ HALİ

Yukarıda persona non gratayı açıklarken, sebeplerden birinin misilleme olduğunu söyledik. Bu durumda söz konusu büyükelçilerin gönderildiği 10 ülkenin de misilleme olarak büyükelçilerimizi "istenmeyen kişi" ilan etmesi olası. Bu da Türkiye''nin dış politikada zaten kötü olan ilişkilerinin daha da kötüleşeceğinin göstergesi, pek tabii ekonominin de…

Ancak meselenin bundan daha açık ortaya koyduğu bir husus var. O da Türk yargısının vaziyetinin dışarıdan nasıl "talimatla yönetilen" olarak algılanır hale geldiği.

Zira, aslolan şudur: Hiç kimse, hiçbir hükümet, hiçbir ülke ve temsilcisi, Türk yargısına talimat veremez, telkin ve tavsiyede bulunamaz. Nitekim, kanunlar ve uluslararası kurallar bellidir ve yargı, bunları uygulamakla mükelleftir. Hukukun üstünlüğü ilkesinin gereği budur.

Buna göre, ortada bir suç varsa, elbet cezası olacaktır. Ancak tutuklama tedbiri ne iç hukuka göre ne de uluslararası hukuka göre, cezalandırma olarak kullanılamaz. Siyasi saiklerle tutuklama yapılamaz. Adil yargılanma hakkı herkes içindir. Yargılama, makul sürede tamamlanmalıdır. Üst mahkemelerin kararları alt mahkemelerce derhal uygulanmalıdır. Yargı, siyasi kaygılar taşımamalı, siyasi mercilerce talimat almamalıdır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti bir hukuk devletidir ve hukukun üstünlüğü esastır.

Tüm bunlar, şahsi fikirlerim değil, tartışmaya bile açık olmayan hukuk kurallarıdır.

Bugün, 10 büyükelçinin -açıkça belli ki gönderildikleri ülkelerden aldıkları talimatlarla- bir açıklama yaparak Türk yargısını göreve çağırması, iktidarın yargı üzerinde baskı oluşturan açıklamalarından kaynaklanmaktadır. Siz kendi yargınızı talimatla çalışır gibi gösterirseniz, pek tabii talimat vermeye kalkan da çok olur. Yolu siz açtınız.

Türk yargısının acilen öncelikle kendi vatandaşına, peşi sıra dışarıya, yabancı yatırımcılara güven veren bağımsız ve tarafsızlığını yeniden kazanması ve bu doğrultuda bir imaj sunması gerekmektedir. Bunun için de en başta Türk siyasetinin yargı üzerindeki baskıları, hem siyasi söylemlerinden hem de atamaların gölgesinden kalkmalıdır.

Yazarın Diğer Yazıları