Yard. doçentler dertli (1)
Üniversitelerdeki kıskançlıklardan yazmıştım. Başka bir dert çıktı, yardımcı doçent doktorların yaşadıkları. Bir “Yard. Doç. Dr.” dertleri bir bir sıraladı. (Adı bende mahfuz.)
Yabancı dil problemi olmayan bir doçent arkadaşımdan da, kendi zaviyesinden gördüğü aksaklıkları anlatmasını istedim.
Üniversiteler için ilim yuvası deriz ama artık herkes biliyor ki, birer yüksek lise olmuşlardır. Hele şu zamanda... Hükûmet, yeter ki, gençler üniversiteye gitsinler, sızıları, şikâyetleri bitsin, istiyor. Her ilde bir üniversite açtılar, önüne gelen vakıf kuruyor, önüne gelen vakfına bağlı üniversite açıyor. Özel üniversitede ders veren, bir eski bakandan dinledim. Özel üniversiteler diploma basma merkezine dönüştürülmüş durumda... (İstisnaları hariç tuttuğumuz bilinsin.) Öğretim üyeleri birer lise öğretmeni gibi... İlmî şartlar asgarîye indirilmiş. Ortak çalışma yaptığımız bir taşra üniversitesindeki akademisyen arkadaşıma: “Şu konuya sen kütüphaneden bakarsın.” dedim. Arkadaşım güldü: “Ne kütüphanesi... Üniversitede kütüphane değil, küçük bir kitaplık var!” dedi. (Çok kıymetli ihtisas kitaplarını Bozok Üniversitesi’ne bağışlayan Dr. Yusuf Gedikli’yi burada bir daha anmak istedim.)
Yardımcı doçentlerin meselesini 1992’de yazmaya başladım... Hatta YÖK Başkanı İhsan Doğramacı’dan da görüş aldım. Aradan bunca zaman geçti, dert daha büyüdü.
Yardımcı doçentlerin sayısının şu an üniversitelerde 15 ila 18 bin civarında oldukları söyleniyor.
Ders yükünün önemli bir bölümünü yardımcı doçentler sırtlanıyor. Aldıkları maaş (eğer üniversitenin geliştirme ödeneği yoksa) bir öğretmen veya ilâhiyat mezunu bir imam kadar. (Ortalama 3 bin lira.)
Sözleşmeli pozisyondalar. Sözleşme süresi (3 yıl) bitince yeniden tayinleri garanti değil.
Sadece rektörlük seçimlerinde aranıp sorulurlar, diğer zamanlarda kimse ilgilenmez.
Önemli bir kısmı Anadolu çocuğudur. Fakir ailelerden ve taşrada vasat liselerden gelmişlerdir.
Yeterli dil altyapıları yoktur, çünkü okudukları okullarda doğru dürüst dil dersi almamışlardır veya branş hocası olmamıştır.
Bu insanlar bütün zorluklara rağmen Doktora Yeterlik Sınavı için istenen dil barajını geçecek puanı almışlardır. Bu 50-55 puan demektir. Bütün imtihanlarda bu puanlar yeterlidir. Ama doçent olmak için yeterli değildir.
İmtihanlar (YDS-KPDS-ÜDS) gerçekten zordur. Kesinlikle dil bilgisini ölçmezler. Verilen süre bu imtihan için çok yetersizdir. YDS için yarım saat daha kısaltılarak 2,5 saate düşürülmüştür.
İmtihanlarda sorulan kelime, edat, bağlaç soruları nüanslıdır ve iki şıkka indirdiğiniz soruya doğru cevap verme ihtimaliniz %50’ye düşmektedir.
Paragraflar çok uzun olmaktadır. Tamamını okuyup, anlayıp ilgili soruları cevaplamanız sürenin çoğunu alıp götürmektedir.
Eskiden olduğu gibi branş ayırımı kalkmıştır. Her alandan paragraf ya da soru gelebilir. Sağlık ya da çevre ile ilgili bir soruyu çözmek zorundasınız. (Devam edeceğiz.)