Yanlış diyebilir misiniz? (4)
Ahsen Batur’un mektubunun son bölümü:
“Şimdi siyasî Kürtçülere sormak gerekir: Daha Zerdüşt’ün peygamberliği, yazdığı kitabın dili dahi tartışmalıyken, Avesta’yı Kürdoloji belgeleri arasına sokacak mısınız? Ethem Hemgin’in İranlılarla Araplar arasındaki savaşlarla ilgili bir belgeyi tahrif ederek, şiirin Soranî diliyle yazıldığı şeklindeki iddiası, yine aklıevvel siyasî Kürtçü M. İzady tarafından çürütülmüştü. Bu şiiri de Kürdoloji belgeleri arasına koyacak mısınız? Mehmet Bayrak’ın çarpıtma ve tahriflerle dolu ’Kürdoloji Belgeleri’ adlı iki ciltlik kitabındaki gülünç şeyleri mi okutacaksınız? Yahut usta komedyenlere taş çıkartan müteveffa Cemşid Bender’in [Asıl adı Mehdi Halıcı, şair Feyzi Halıcı’nın kardeşi. A. T.] saçmalıklarını mı? Vs.. vs..
Olmayan kitabeler, olmayan eserler, olmayan belgelere dayanarak Kürdoloji Enstitüleri’ni savunanlar, daha bir Kürt’ün üç köy ötesindeki bir Kürt’le anlaşamadığı bir dille mi ana dilde eğitim yapacaklar? Diyelim ki, lehçe farkları zaman içerisinde ortadan kalktı, Kürtçe eğitim veren üniversitelerden mezun olan gençler hangi devlet dairesinde istihdam edilecekler? Bu konuda kitap yazanlar, toplantı yapıp, gösteriler düzenleyenlerin dillerinin açıkça söyleyemediği şey şudur: Nasıl olsa adım adım bağımsız Kürdistan’a yaklaşıyoruz, Kürtçe eğitim almış kadromuzu da yavaş yavaş hazırlamaya başlayalım! Ve buna da Türkiye Cumhuriyeti’nin okullarında, maaşları devlet tarafından bu halkın vergileriyle ödenen Kürt öğretmenlerle yapalım!
Ne âlâ memleket! Okulu devletten, elektriği, suyu, yakacağı devletten, öğretmen maaşları devletten, öğrencilerin eğitim paraları devletten, diğer ifadeyle vatandaşların ödediği vergilerden karşılanacak ve böylece geleceğin Kürdistan’ının eğitimli kadrosu Türkiye Cumhuriyeti tarafından yetiştirilmiş olacak!
Köşenizde mektubunu yayınladığınız Veysi Karaaslan’ın saldırgan ve fanatik sözlerine ise cevap vermeye dahi değmez. Kürt dili çok kadim bir dil olduğu için muhafaza edilmişmiş, bu yüzden Kürtler Kürtçeyi unutmamışlar gibi iddiaları çok gülünçtür. Bir kere etnik temasların olmadığı yerde asimilasyon söz konusu olamaz. Kürtler yüzlerce yıl dağ başlarında ve yüksek yerlerde çevrelerindeki toplumlardan kopuk olarak yaşadıkları için asimile olmamışlardır. Asimilasyon fiilî uygulamalar ve baskılarla gerçekleşmez. Aksine spontan olarak üç kuşakta -etnik temas varsa- kendiliğinden gerçekleşir. Kürt adı tarihte ilk defa Hz. Ömer döneminde tarih kitaplarında geçmeye başlamıştır ve ondan öncesi yoktur. Siyasî Kürtçülerin Kürtçe’yi bağımsız bir dil gibi görmeleri mantıklı değildir. İster kabul etsinler, ister etmesinler Kürtçe, Deri dilinin dağlı ağzıdır ve etnik temasları olmadığı için gelişmeden öylece kalmıştır. Farslar ise ovalarda yaşadıkları için dilleri değişmiş ve gelişmiştir. Arapçadan geçen kelimelerdeki ‘b’ harfini ‘v’ye (bilad - velad gibi) yahut Farsçadaki ‘z’yi ‘j’ye (roza - roja gibi) değiştirerek, veya ‘Ez nehaşim’ (Ben hastayım) cümlesinde olduğu gibi Türkçedeki ‘Öz’ kelimesini ‘ez’e çevirerek, Farsların ‘nehôşem’ini “nehaşim” yaparak (yüzlerce örnek sayılabilir) bağımsız bir Kürtçe iddiasında bulunmak, ancak kendisini kandırmak ve kandırılmaya teşne insanları inandırmakla mümkündür.” (D. Ahsen Batur)