Yabancılar gözüyle biz
Seyahatnameler olmasaydı, çok şey bilinmezlik içinde kaybolup giderdi. İlk bilgi kaynakları seyahatnamelerdir. Seyahat karşılığı “gezi” yi koyuyorlar ama bu kelime yetersizdir; “gezi” anlam olarak daha dar ve daha hususî. Onun için kimse kelimelerle oynamasın ve aklına şu dilden bu dilden geldi, diye takmasın... Dilimize anlam zenginliği katan bütün kelimeler bizimdir!
En büyük seyyahımız Evliya Çelebi’dir (1611-1685). O yazmasaydı, dönemini tanımayacak, şehirleri tanımayacak, insanları tanımayacak, hayatı eksik bilecektik. Siz buradan seyahatin ne manaya geldiğini çıkarın artık.
Ben de gazeteci olarak çok dolaştım... İlklere imza attım. Dört kitap yayınlandı.
Türk Yurdu dergisi “101. Yıl Armağanı” olarak “Yabancı Seyahatnamelerde Türkiye” özel sayısın çıkardı. (Haziran 2013, C. 33, S. 310)
Dergi, kitabın anahtarıdır. Her bir dergiyi “mektep” görürüm. Dergiler kitap okumayı sistemleştirir. Tabiî ilk gençlik yıllarından, hatta küçüklükten başlamalıyız... Çocuğunuz bir çocuk dergisi istiyorsa mutlaka almalısınız, yakınızda kütüphane varsa mutlaka gitmesini, dergileri, kitapları tanımasını teşvik etmelisiniz. (Önümde yeni çıkmış “Ulu Kayın” dergisi duruyor. Ayrıca bahsedeceğim.)
Türk Yurdu, sık yazarım, Türkiye’nin en uzun ömürlü dergisidir. Kesintiler olmuştur ama sürekli çıkmıştır.
(Ara Not: Eski sayılarının tamamını yeni harflere aktarıp yayınladığımızı biliyorsunuz. Ayrıca yeni harfli sayılarının 1931’e kadar olanlarının tıpkıbaskısını -Mustafa S. Kaçalin’in kulağını çınlattım; “tıpkıbasım” değil, “tıpkıbaskı” demişti- da yaptık. Derginin 1928’de çıkan Yusuf Akçura’nın hazırladığı Türk Yılı ilâvesi eksik kalmıştı; sonra onu da TTK bastı. Size yakında bir başka “müjde” vereceğim. Her şey bitti, iş baskıya kaldı.)
Daha önce seyahatname özel sayıları çıkmıştı. Türk Dili dergisinin “Gezi Özel Sayısı” (1973) vardır. “Türk Kültürü Dergisi” , “Türk Edebiyatında Gezi Kitapları Bibliyografyası” yayınlamıştır. (Bâki Asiltürk, S. 2, 2000; s. 209-240)
Hep merak etmişimdir; seyyahlar gittikleri yerleri, özellikle bizi nasıl anlatmışlardır?
En son okuduğum seyahat kitaplarından biri -çok kısa bahsetmiştim- Hans Dernschwam’in “İstanbul ve Anadolu’ya Seyahat Günlüğü” dür. Bir elçilik heyetiyle, resmî vazifesi olmamakla beraber, sırf gezip görmek için yola çıkmıştır. Heyet Kanunî Sultan Süleyman’la görüşecekti... Kanunî o sıra doğu seferindedir; Amasya’ya kadar giderler. Yol boyu gördüklerini, duyduklarını yazan koyu Protestan Alman asıllı seyyahı, Kanunî’nin Viyana seferine çıkacağına dair söylenti çılgına çevirir; Türkler hakkında ağır sözler söyler. Şunu hatırlatayım: Hans, sık sık “Türk”, “Türkler” der; “Müslümanlar”, “Osmanlılar” demez! (Birilerinin bilgisi olsun diye yazdım!)
Türk Yurdu’nu takip edelim, zok şey öğreneceğiz. Biz Türk Yurdu, Türk Kültürü ve Töre ile yetiştik..