Ya diktatörlük ya demokrasi!
14 Mayıs seçimleri iktidardakilerini fena kastı. Kaybederlerse neler olacağını çok iyi biliyorlar. Muhalefetin elinde dosyaları hazır. Yolsuzluk, hırsızlık, kayırma...
Başından beri yazageldim... Bu seçim Türkiye'nin kaderini belirleyecek... Ya diktatörlük ya demokrasi.
Birçok yerde hâdise... Erzurum'da göz göre göre provokasyon. Konya'da muhalefeti konuşturmak istemediler ama provokasyon için ancak bir kişiyi harekete geçirebildiler.
Erzurum provokasyonu baştan belliydi. Ekrem İmamoğlu neden engellenmek istendi? Varsın konuşsun. Yok izin alındı, yok alınmadı, yok burada konuşabilir, yok şurada konuşamaz... Neticede halkı toplandı, bir yerde konuşuyor. Üstelik arabanın üstünde. Bir izne de gerek yok. Ak Partili Belediye Başkanı, Ekrem İmamoğlu halkı toplamasın diye, meydana belediye otobüslerini dizmiş. Halk toplanınca geri çekmek zorunda kalmış. Belediye Başkanı sonra çıkıyor, "CHP'liler kendilerini taşladı!" diyebiliyor. İktidardakiler, ne diyeceklerini ne yapacaklarını bilemez hâldeler.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'un açıklamaları... Akla ziyan.
"Cumhurbaşkanı" sıfatını taşıyan R. T. Erdoğan'ın şu sözlerini nereye koyacaksınız:
"Kendi provokasyonlarıyla olay çıkarıp utanmadan şehirlerimizi karalamaya çalışıyorlar. Milleti tahrik ederek, buna güçleri yetmeyince tahkir ederek yaşayacakları hezimete şimdiden kılıf arıyorlar."
Sonra Adalet Bakanı Bekir Bozdağ konuşuyor. Kendisinden beklemiyordum, açıklaması makul. Gözaltına alınanlardan bahsetti. O gözaltına alınanlar, tahmin edeceğiniz gibi, serbest.
Ekranlarda taşlardan yaralananlar gösteriliyor. Bir çocuk da yüzünden yaralanmış. Taş ya gözüne gelseydi? Allah esirgemiş.
Meydanlarda videolar peş peşe gösteriliyor. Geçmişte Fethullahçılar, siyasîleri videolarla susturmuşlar, yerlerinden etmişlerdi. Bir video yüzünden Deniz Baykal CHP genel başkanlığından istifa etmek zorunda kalmış, böylece Kemal Kılıçdaroğlu'nıun önü açılmıştı.
Saray'ın "Yeşildağ" soyadlı yakınındakilerden birinin kardeşi, bir Fethullahçının YouTube kanalına çıktı "Tayyip Abi 1 milyarı [$] indirdi." dedi.
Dehşet iddia. Bu iddia siyasîlerin dilinde. Kim iddia ederse etsin, belge sunmak zorunda. Onun için Saray çevresinin vereceği cevap yok. Bu iddialar karşısında Kemal Kılıçdaroğlu hakkında video üretmekle meşgul.
O kişinin iddiasına muhalefet de ihtiyatla yaklaşmalı. Adamın karışmadığı suç kalmamış. Ve üstelik yurt dışında ve üstelik bir belge sunamıyor. Ateş olmayan yerden duman çıkmaz, desek de o kişinin "kullanışlı" olduğu belli.
Bir haber... Haberin tarihi 9 Mart 2014... CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu Mersin'de halka hitap ediyor:
"Wikileaks belgelerinde ne çıkmıştı? İki ayrı kaynaktan çek ettik. Dönemin ABD büyükelçisinin kriptoyla Washington'a gönderdiği bilgi, 'Recep Tayyip Erdoğan'ın İsviçre bankalarında 8 ayrı hesapta paraları var' diye. Daha önce bu konuda bir suçlama eski Genel Başkanımız için de yapıldı. Sayın Deniz Baykal hemen dilekçe verdi, 'İsviçre bankalarında hesabım varsa bana bildirin' dedi. Oradan gelen cevap, 'Sayın Deniz Baykal'ın İsviçre bankalarında beş kuruşluk hesabı yoktur' diye. Ama ben Recep Tayyip Erdoğan'a sesleniyorum. Senin İsviçre bankalarında hesabın olmadığını söylüyorsan neden sen de Sayın Deniz Baykal gibi dilekçe vermiyorsun?"
Bu Wikileaks belgeleri 1910'lu yıllarda ortalığı kasıp kavurmuştu.
O zamanlar başbakan olan R. T. Erdoğan'ın İsviçre bankalarında hesabı meselesi Aralık 2010'da alevlenmiş, iddia sahibinin iddiasını ispatla mükellef olduğunu söyleyen R. T. Erdoğan, "İspat görevi benim değil, ispat görevi bu iddiayı ortaya koyanlarındır." demiş, şöyle devam etmişti:
"Ana muhalefet lideri gitsin bu iddiayı ortaya atanlara sorsun. Böyle bir şey söylüyorsunuz ama... ABD bu işleri iyi bilir, bunun diplomatları da bu işi iyi biliyor... 'Nerede bunun delili yahu, delili bir gösterin de bu bizim işimize yarasın "Ama böyle bir şey bulamayıp, sadece atılan iftira üzerinden kalkıp da benden bunun ispatını istemek kadar cehalet olur mu, zavallılık olur mu? Ben neyi ispat edeceğim. Olmayan şey ispat edilir mi? Benim İsviçre bankalarında bir Allah kuruşu param yok ki bunu ispat edeyim."
İnsanın aklına takılıyor, Deniz Baykal, iki satır yazı yazıp İsviçre bankalarına hesabı olup olmadığını soruyor, R. T. Erdoğan, niye sormuyor?
İddia her seferinde tekrarlanırsa, sormak gerekirdi, diye düşünüyorum.
Biz 14 Mayıs 2023 cumhurbaşkanı ve milletvekili seçimlerine odaklandık. Bu seçimler, yapılacak mı? Yapılırsa iki taraf da netice razı gelecek mi?
Şüphelerim çok fazla...
Allah sonumuzu hayreylesin!
-----------------
Yazar, şair Aydil Erol'u kaybettik. 1938 doğumluydu. 1974 yılında gazeteciliğe başladı. Yeni İstanbul'da köşe yazarlığı (1974), Tercüman'da musahhihlik (1975-1991) yaptı. Hergün'de Aydoğdu Ersin adıyla günlük fıkralar yazdı. Yeniçağ gazetesinde çalıştı. Şiir ve denemeleri Karakedi, Toprak, Ötüken, Millî Yol, Türk Edebiyatı, Devlet, Defne, Türk Dünyası Tarih Dergisi, Türk Dünyası Araştırmaları, Ufuk Ötesi dergilerinde çıktı. Gazetesinde Türk adları üzerine araştırmasıyla dikkati çekti. 2002 yılında Türk Dil Kurumu'nun adlar koluna üye alındı. Eserleri arasında Horyatlar (Şiirleri, 1990). Şarkılarla Şiirlerle Türkülerle ve Tarihî Örneklerle Adlarımız (1989; 2. bs., 1992), Bamteli (Röportajları, 2004) sayabiliriz. 80. Yaş yılında Aydil Erol Armağanı (1998) yayınlandı.
Değişik yayın organlarında bir aradaydık. Allah rahmet eylesin.