Virüsle değişen dil

Koronavirüsle beraber, bilmediğimiz kelimeleri sık duyar olduk. Pandemi, entübe, izolasyon gibi... Sağlıkçılar sınırları belli kavramları elbette kullanacaklardır. Türkçede karşılığı olan kelimeleri tercih edebiliriz. Ama karşılık olarak kelime uydurmaya kalkışılmasın; tutmaz. Kafa karıştırmayalım. "Selfi"nin karşılığı "özçekim"i tutturabildiler mi?

Pandemi; dünyada birden fazla ülkede, çok geniş bir alanda yayılan ve etkisini gösteren salgın hastalıkların genel adı. "Salgın hastalık" desek yetiyor.

"Entübe hasta" daha karmaşık... Soluyabilmek için özel tüp yerleştirilmiş hasta. Bazen bunu "yatan hasta" olarak da ifade ediyorlar.

İzolasyon, izole etmek... Bizim bildiğimiz tecrit. "Yalıtım" diyenler var ama, "Sosyal mesafeyi koruyarak kendini yalıtman gerekir." desek yanlış anlaşılır! Demek ki, "tecrit"in karşılığı gösterilen "yalıtım" yerini bulmuyor.

"Sosyal mesafe"yi ilk kim kullandıysa yersiz kullanmış. "Mesafe" başlı başına yetiyor. Manayı kuvvetlendirmek için "aradaki mesafe" dememiz kâfi.

Söz dilden açıldı. "Yardım toplama" hususunda muhalefetle Saray birbirine girdi desek yeri. Buna sonra geleceğim.

Şu spotu bir yandaş gazeteden aldım:

"Erdoğan, 'Milletimiz mümkün olduğu kadar evden çıkmamalı' çağrısında bulundu. CHP'li İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun "korsan kampanya"sına sert tepki gösteren Başkan Erdoğan'ın açıklamalarından en öne çıkan mesajı ise 'Devlet içinde devlet olmanın anlamı yoktur. Tüm kampanyalar sadece devletimizin açıklamış olduğu birimler tarafından yürütülmektedir.' sözleri ile oldu."

Bir: R. T. Erdoğan, "millet"i yerinde kullanmamıştır. Sırf Cumhuriyet Halk Partisi'ni hatırlatmaması için "millet"i çok sık kullanıyor ve yersiz kullanıyor. "Millet"in yeri ayrı. Burada "halkımız" demesi gerekirdi. Maalesef "parti taassubu" insanı bilinmez vadilere sürüklüyor.

İki: Haberde "CHP'li İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'un 'korsan kampanya'sına..." ifadesi kullanılıyor.

"CHP'li" sıfatı ve "Korsan kampanya'sına" sözü kasten yazılmış. Haberci millî meseleler dışında taraf olamaz. Yorumu köşe yazarları yaparlar.

Biz de zamanında çok haber yazdık. Fikrimiz zikrimiz belli; hiçbir surette taraf olmadık.

Kaç defa bu köşede, umrecilere dikkat çektik. Umursamazlık yüzünden umrecilerin tecridinde geç kalındığını vurguladık. Geçmişte biz de Mekke'ye uğradık, Medine'ye uğradık... İki defa umre yaptık. (Birinde Necmettin Erbakan da Mekke'deydi. Aziziye Mahallesi'nde Millî Görüşçülerin organize ettiği toplantısına gazeteci merakıyla katıldım, Arap entariliydi. Hiç sektirmeden yaptığı konuşmasını dinledim. Kâbe'de Osmanlı revakları altında eski milletvekilleri Lütfi Doğan ve Şener Battal'la namaz kılarken yakınlarındaydım.)

Umreciler Kâbe'de ne yapıyor, biliyor musun? Eskiden, revakların altında serili halılara uzanır uyurlardı. Dünyanın dört bir yanından gelen insanlarla aralarında "sosyal mesafe!" de yoktu. Kâbe genişletilirken revaklar 20 metre geriye çekildi. Şimdi yine uyunuyor mu bilmiyorum.

Bunun için de umrecilere dikkati çektim. Bana kalırsa, normalde de umreciler belli bir sure tecrit edilmeli. Sağlıkçılar izin verince evine gitmeli.

Niye ayrıntıya girdim, niye hatıraya girdim?

Millî Görüş'ten gelen Ak Parti Isparta Milletvekili Recep Özel, bir tivit atmış, kendi şehrindeki 268 vak'anın 245'inin umreden dönenlerde olduğunu yazmış.

Başından beri söylediğimize gelindi.

dfs-004-001-011.jpg

Yazarın Diğer Yazıları