Virüs bahane, yasaklar şahane
Bir yandan "aşı geldi gelecek, şu ülke yapmaya başladı, bu ülke onay verdi, Türkiye'de de aşı uygulanmasının eli kulağında" haberlerini alırken, diğer yandan günlük Covid-19 vaka sayısının 30 bini aştığı günlerden geçiyoruz. Bugün de dahil, karantinamıza uyuyor, hafta içi akşam, hafta sonu ise tüm gün evlerimize hapsolmuş vaziyette, "ha gayret bahara kadar sabredelim" diye bir umut dişimizi sıkıyoruz.
Biz dişimizi sıkıyoruz sıkmasına ama bir taraftan da fırsattan istifade ipimizi sıkıyorlar sanki!
Yaş üzerinden yapılan ayrımla, 65 yaş üzerine uygulanan orantısız ve eşitliksiz kısıtlamalar,
Sektör üzerinden yapılan ayrımla, alışveriş merkezlerini serbest kılan ama başka pek çok iş yerine kısıtlama getiren eşitliksiz yasaklamalar derken,
Ürün bazlı da eşitliksiz ve manasız (veya derin bir mana taşıyan) bir yasakla da karşılaştık:
Hafta sonu sokağa çıkma yasağının uygulandığı saatlerde alkol satışı yasaklandı.
Peki ama neden?
Alkol ve Covid-19
Bildiğimiz kadarıyla, alkol ve Covid-19 ilişkisi yalnızca alkol bazlı dezenfektanlar ve kolonyalar nezdinde geçerli; alkollü içecekler ile Covid-19 arasında bir bağ yok.
O halde, şimdi neden çıktı tekrar bu virüs sebepli alkollü içki yasağı?
İçişleri Bakanlığı genelgesine göre sokağa çıkma yasağı uygulandığı saatlerde açık olmasına müsaade edilen işletmeler arasında tekel bayileri yer almadığı için, "haksız rekabet oluşmasını önlemek adına" tekel bayilerini de yasaktan muaf yerler kapsamına almak yerine, marketlerde alkollü içecekleri yasak kapsamına almak uygun görülmüş.
Her bölüm birilerinin öldürüldüğü silah ve şiddetin başrolünde oluğu dizide dahi topluma kötü örnek oluşturmasın diye fonda çalan şarkıdaki şarap kelimesinin sansürlendiğine şahit olmasaydım, açıklanan gerekçe belki inandırıcı gelebilirdi gözüme.
Ancak ne yazık ki yasağın halk sağlığı düşünülerek getirildiğine inanmak oldukça güç.
Yasakların Hukukiliği
Covid-19 sebebiyle getirilen yasaklardan en önemlisi şüphesiz temel hak ve özgürlüklere en fazla kısıtlama getiren sokağa çıkma yasağı. Böyle bir kısıtlama elbette ki yasal koşullar dahilinde anayasada yazan çerçevede mümkün. Ancak genelge ile tüm ülkede geçerli bir sokağa çıkma yasağı getirilmesi mümkün değildi.
Sağlık söz konusu olunca bu hukuksuzluğa itiraz eden az olunca genelge kaynaklı yasakların devamı geldi. Bazı yasaklar, anayasada gösterilen temel hak ve özgürlükleri kısıtlama rejimine aykırı olarak sona ereceği süre gösterilmeden yani süresi belirsiz bir şekilde getirildi. Belki hukuksuzluğa alışıldığından belki dikkatsizlikten pek sesini çıkaran olmadı.
Neticede zaten hukuk yolundan sapmaya bahane arayan yönetime aradığı fırsatı sunan Covid-19'un olağanüstü koşullarında doğan bu gayri resmi olağanüstü hukuk rejimi sayesinde keyfiyet daha da arttı.
Elbetteki genel sağlığın korunması amacıyla yasaklar getirilmesi mümkün ancak yapılacak kısıtlamaların da amaçla uygun ve ölçülü olması gerekiyor. Bir bakkal dükkânı açıkken, yanındaki kuruyemiş, gazete tarzı ürünlerin de satışını yapan bir tekel bayinin kapalı tutulması nasıl eşitliğe uygun düşmüyor ve keyfilik taşıyorsa, aynı market içerisinde soda alımı serbestken alkol alımının yasak olması da o kadar keyfi görünüyor.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun açıklamalarına göre, alkol yasakları için rol modelimiz Avrupa. Ancak İsveç'te, İngiltere'de, Almanya'da getirilen alkol yasakları, restoran ve kafe bazlı ve haliyle sosyalleşmeyi önleme amacı taşıyor. Peki ya Türkiye'deki yasağın amacı ne?