'Veba'dan 'Koronavirus'a
Semtimizdeki marketlere şöyle bir baktım. Raflar boşalmamış. Alkollü temizlik malzemeleri yok tabiî. Kolonya meselâ; o kısım boş. Uzun vadeli saklanacak yemeklik malzemeler var. Çoklukla akşamları, koronavirus Türkiye'ye girmeden öncekine göre, marketler kalabalık. İnsanlar kasalarda kuyruk. Sepetler tıkılı. Bir ekmek, bir süt gibi günlük ihtiyaçlarını alanlar, o sepetlerin boşalmasını beklerken sıkılıyorlar. Bazen öndekinden izin istiyorlar! Çocuklar bir iki aburcuburla kuyrukta beklerken pek sıkılmıyorlar, arkadaşlarıyla yarenlik ediyorlar. Hatta yerlerini bir öncekine tembihleyerek koşuşturdukları bile oluyor.
Dünyada salgın hastalıkların nelere yol açtığını biliyor muyuz? Salgın hastalıklar savaş kaybettirmiş ve savaş kazandırmıştır. Veba (tâun) en yaygın hastalıktı. Ebüssuûd Efendi (Öl. 1574) fetva bile vermiş. Tâundan kaçmaya şer'an izin olup olmadığı soruluyor. O da "Hak Teâlâ'nın kahrından lütfuna sığınmak niyetiyle câiz olacağı" fetvasını veriyor.
Albert Camus'un ünlü romanı "La Peste" ("Veba"). 1947'de yayınlandı. Bu salgın hastalık üzerine kurulu bir roman. Talebeliğimizde Albert Camus'u okuduk. Ama aklımda "Yabancı" romanı kalmış. Demek ki "Veba"yı okumamışım.
Camus (1913-1960), Cezayir doğumlu. Cezayir, Osmanlı eyaletiydi. Fransızlar, 1827'e musallat olmaya başladılar. 1828'de Ruslarla savaşa tutuşunca dönüp Kuzey Afrika'ya bakamadık ve Fransızlar karargâhlarını kurdular. Ara ara isyanlar olsa da 1962'ye kadar netice alınamadı. Cezayirliler, ancak bu yılda bağımsızlıklarına kavuşabildiler.
Ekşi Sözlük'teki şu değerlendirme Veba romanı hakkında bize bir fikir verecektir:
"Veba bilinmeyen bir yılda, Cezayir'in Oran şehrinde kendini gösteren korkunç bir hastalık hikâyesini anlatır. Fareler yavaş yavaş lağımlardan sokaklara taşınıp burada ölmeye başladıktan sonra, bölgedeki insanlar büyük acılarla ölmeye başlar. Karakterlerin -bir gazeteci, bir doktor ve bir rahip- vebanın uyanışı sırasında insanlıkla değişik şekillerde yüz yüze gelmeleri de kitabın içindeki derslerden sadece biridir. Kitabın birçok kez ele alınması gerekir; çünkü, Veba'daki karışıklık dünya çapında hem geçmişteki hem de gelecekte olabilecek yıkımları temsil etmekte ve bunun sonucunda tüm bu olanlar karşısında insanların hayatta kalmak için zor seçimler yapması gerektiğini anlatmaktadır."
(Kitabın yeni tercümeleri çok bozuk; Türkçeyi katletmişler.)
İkinci Dünya Savaşı sonrası basılan bu roman analojik. Alman işgalini, katliamları, kötülükleri, yalnızlıkları tedaî ettirir.
Romanının içinde veba üzerinden Fransız zulmünü, katliamını, yayılmacılığını da okuruz. Albert Camus, Fransız ama hürriyet mücadelesinde Cezayirlilerin yanındadır.
"Veba", Marxistlerin sevmediği bir roman. Romanın yazıldığı dönemde, Marxist diktatör Stalin, Sovyetlerde katliamına sınır koymuyordu!
Camus, partiden atılmış eski bir solcuydu. Bir arkadaşına yazdığı mektubunda "Herhâlde [Marxistlerin] bana kızmalarının sebebi, Veba her çeşit zulme karşı direnmede işe yaramasıdır." der.
Her musibetten çıkarılacak dersler vardır. Öyle musibetler var ki, ilim âciz kalıyor.
Hak Teâlâ buyuruyor:
"De ki: 'Allah dilemedikçe ben kendime bile ne bir zarar ne de fayda vermeye muktedirim. Her ümmetin bir eceli vardır. Ecelleri geldiğinde ne bir an geri kalır ne de bir an ileri gidebilirler.'" (Yunus, 12/ 49).