Uzak tehlike yakın tehlike
Rusya'nın, Kafkaslardan ve Orta Asya'dan elini çekmesi lâzım. Rusları çekilmeye mecbur edecek olanlar ise o toprakların asıl sahipleridir.
Kafkaslardaki ve Orta Asya'daki ülkeler, 20 yıl geçtiği hâlde kendilerini toparlayamadılar. Ufku açık, irade gösterebilen hangi lideri biliyoruz?
Kafkaslardaki ve Orta Asya'daki Türk ve Müslüman unsurların Türkiye ile sıkı bağları vardır. Özellikle Kafkaslarda, Ruslar, 19. yüzyılın ikinci yarısında, bölgede halkı katlederek adım adım ilerlediler ve sonunda, öldürmekten yoruldular, halka, kölemiz olacaksınız; olmazsanız, Osmanlı sahasına gidin, dediler. Kafkas halklarından, 1864-65 ve sonrasında on binlerce, yüz binlerce diyebileceğim insan çarık çürük gemilere bindirilerek Türkiye'ye yollandılar. Çok insan, açlık, susuzluk, salgın yüzünden hayatını yitirdi.
Ruslar kendilerini bildikleri tarihten itibaren var oluşlarını "istila et ve öldür!"le formüle etmişlerdir.
Mustafa Kemal Atatürk, "Geleceğin yüksek ufuklarında doğmaya başlayan güneş, asırlardan beri ıstırap çeken milletlerin talihidir! Bu talihin artık bir daha siyah bulutlara bürünmemesi, milletlerin ve onların önderlerinin gayretli çalışmasına ve fedakârlığına bağlıdır." demiştir.
Ruslara karşısında politik manevra yapabilecek bir lider görünmüyor. "Lidersizlik" entelektüel kadronun kısırlığına bağlanabilir mi? İncelemek lâzım.
Ruslar, yakın çevremizde dolanıp duruyorlar. Bizim ilgi alanımıza göz dikiyorlar. Biliyorlar ki, Kafkaslarda güçlenmemiz, Rusya'nın aleyhinedir. Ermenistan'ı onun için elinde tutuyor ve sırtını sıvazlıyor, istediği zaman cephe açtırıyor. Ta Libya'ya uzanıyor, Suriye'de 1960'lı yıllardan beri var. Balkanlarda da "Slav", "Ortodoks" kozunu elinde tutuyor.
Prof. Dr. Hikmet Özdemir, M. Kemal'in, Japonların galibiyetiyle sonuçlanan 1905 Rus-Japon Savaşı'nı dikkatle takip ettiğini ve yorumladığını belirtir.
II. Abdülhamit de Rusların yenilgisine sevinenlerden. Şu sözler onun:
"Japonya'nın muvaffakiyeti bizi memnun eder. Onların Rusya'ya karşı kazandıkları zafer bizim için de zafer sayılır. Rusya'nın kuvvetinin çoğunu Uzak Doğu'ya nakletmesi, Karadeniz'deki taarruz kuvvetini azaltması demektir."
Takip edenler bilirler, başından beri tavrım Ruslara (Putin'e) karşıdır. Hiçbir surette, dostluk gösterisine kanmamalıyız, mealinde yazageldim. Rusya bizim için yakın tehlikedir.
Prof. Dr. Özdemir, "Asya'nın en uzak köşesindeki Rus-Japon Harbi bizi neden bu kadar ilgilendiriyor?" diye sorduktan sonra şu cevabı veriyor:
"Çünkü Osmanlı-Rus ordusu, kaç defa karşı karşıya geldiyse biri (Kırım Harbi) dışında yenilmiştik. Hele 1877-78 Osmanlı Rus Harbi bizim açımızdan çok ağır bir yenilgiydi. Ve bana öyle geliyor ki, 1915 yılında Ermenilerle ilgili tehcir kararının alınmasında da zihinsel arka planda devlet yöneticilerinin 1877-78 Osmanlı-Rus Harbindeki feci mağlubiyetin travmatik etkisi bulunmaktadır. Hatırlayınız Ruslar İstanbul'da Yeşilköy'e kadar geldiler, bir anıt da diktiler. Diğer taraftan Kafkas cephesinden de Doğu Anadolu'ya girdiler. O nedenle bizim ahalide ve devlet katında Ruslara karşı bir teyakkuz hali oluşturmuştur."
Bu konuya sonra devam edeceğim. Önce şunu hatırlatacağım: Eğer 1917'de Rusya'da rejim değişip Bolşevikler iktidara gelmeseydi, kendi dertlerine düşmeselerdi, Anadolu'nun doğusuna girmiş, 1877-78'de bizden Balkanları kopardıkları gibi, belki bu defa Anadolu'yu koparacaklardı.
Burada M. Kemal'in Millî Mücadele'deki manevrasını da hesaba katmalıyız.