Uyu halkım uyu!
Ak Parti yönetiminin kontrolündeki Anadolu Ajansı (AA) haberlerinde “Türk bayrağı” demiyor, “Türkiye bayrağı” diyor. Türk adını silme planı yürürlükte... Ak Parti yönetimi Abdullah Öcalan’la (yani PKK ile) yaptığı istişaresinin kendi payına düşenini kararlılıkla uyguluyor. PKK ise açılan bütün gedikleri dolduruyor.
Kaşgarlı Mahmut, Türk gücünü göstermek için Divanu Lügati’t-Türk’ü yazmıştır. Ön sözünde belirtiyor:
“Ant içerek söylüyorum, ben, Buhara’nın sözüne güvenilir imamlarının birinden ve ayrıca Nişaburlu bir imamdan işittim. İkisi de senetleriyle bildiriyorlar ki peygamberimiz kıyamet alâmetlerini, ahir zaman karışıklıklarını ve Oğuz Türklerinin ortaya çıkacaklarını söylediği sırada ’Türk dilini öğreniniz; çünkü onların uzun sürecek egemenlikleri vardır’buyurmuştur. Bu hadis doğruysa -sorumlulukları kendilerinin üzerine- Türk dilini öğrenmek çok gerekli bir iş olur; yok, bu söz doğru değilse akla göre gereklidir.”
Unutmayın ki, Kaşgarlı kitabını Bağdat’ta Halife’ye sunmuştur. Belki Halife, kitabı üç defa öpüp başına koymuştur! Alparslan’ın damadı Halife, Türk olmasaydı Müslümanların hâli ne olurdu, diye düşünmüştür!
Şimdi ise, içimizden vuruluyoruz: Üç-peş çapulcunun peşine takılanlar bugün Türk’ü siliyorlar, yarın içinde “Türk” olduğu için “Türkiye”yi silecekler. Uyu halkım uyu!
Neo-İslâmcılar meselesine girmiştik... Doç. Dr. Baran Dural, iki gündür verdiğim e-postasında, laikliği öne çıkarıyor ve Türklüğü savunanlar laikliğe sarılmalıdır, diyor; Müslümanlık sadece itikatta bırakılır. Bu eşyanın tabiatına aykırı.
D. Ahsen Batur, son yılların en önemli kitabını yazmıştır. Kendisinin dinî meselelere vukufiyeti kitabı daha da önemli kılmaktadır. “1200 Yıllık Sürgün- ‘Türk’ Sözünün Hazin Serüveni” (Selenge Yay., 0212 5144573) kitabında bir başlık var: “Etnik mensubiyet ve din meselesi”. Diyor ki: “Müslüman kaderciler yıllar boyu kaza, kader, irade-i cüz’iyye, irade-i külliye meselelerini tartıştılar durdular ve özellikle kaza, kader konularında bir sonuca varamadılar. Kaldı ki Hz. Peygamber zaten bu konunun tartışılmasını yasaklamıştır.”
Bizim İslâmcılarımız Allah’ın işine karışırlar ve her şeyi hallederler! “İslâmcılık” üzerine çalışan Prof. Dr. İsmail Kara: “Türkiye İslamcılığının en büyük zaafı ve handikapı, enternasyonalizm ve ümmetçilik üzerinden kendi toprağına yabancılaşmasıdır” der. (Star, 12 Ağustos 2012). Var mı ekleyeceğiniz bir şey!
Prof. Dr. Ahmet Yaşar Ocak, “Türkiye Sosyal Tarihinde İslam’ın Macerası”nda, İslâmî araştırmalar laikliğin katı uygulamaları yüzünden gereği gibi yapılamamış ve birçok soru cevapsız kalmıştır, mealinde yazar. “İlim adamı” yetişmezse sapkınlar çıkar!
Hınç yüklü Neo-İslâmcılar insanlarımızı batağa sürüklüyorlar.