Ürkütücü gelişmeler oluyor
Ne yalan söyleyeyim. Emekli Jandarma İstihbarat Albay Hasan Atilla Uğur'un verdiği röportajı okuyunca irkildim... Nasıl irkilmem. Öyle şeyler söylemiş ki onda biri gerçekleşse Türkiye'nin içinde bulunduğu durumu alt üst etmeye yeter.
İşte ilk uyarı:
"İkinci kalkışmaya hazır olun. Ve çok yakın bir zamanda. Çok net bilgi olarak söylüyorum: İkincisi daha kanlı olacak."
Dikkatinizi çekerim: "Çok net bilgi olarak söylüyorum" diyor. Tahminini söylemiyor...
Devam edelim:
"Bundan 3-4 gün önce İngiltere'nin yüksek tirajlı gazetelerinden biri olan Daily Express'te bir yazı yayınlandı. Diyor ki, 'Türkiye'de ikinci kaos ortamı geliyor. Bizim Kıbrıs'ta üssümüzdeki 10 bin deniz piyademiz, Türkiye'de bulunan 50 bin İngiliz'in can güvenliği için Türkiye'ye girecek, Türkiye'de güvenli bölgeler oluşturacağız. Vatandaşlarımızı hava yoluyla tahliye edeceğiz'. Bakın bu bir işgal planıdır. Bu ikinci kalkışmanın esas amacı işgal."
Her şey açık değil mi?
İngiltere işgal planı yapmış ve Kıbrıs'ta Türkiye'yi işgal edecek birliklerini hazır tutuyor demek bu.
Uğur Albay'ın İngilizlerle ilgili söyledikleri bunlarla sınırlı değil. Çok daha dikkat çekici olanı ve önemlileri var.
Buyurun okuyalım:
"Aldığım bilgiye göre, İngilizler 2.5 aydır Güneydoğu'daki bütün aşiretlerin ayağına gidiyor. Özellikle Hakkâri, Van, Çatak, Silopi, Mardin bölgesinde etkin aşiretlere... Bunlarla pazarlıklar yapıyorlar. Toprak ağası olarak varlığını sürdüren bu aşiretlerin bankalara olan birikmiş trilyonlarca liralık borçlarını ödediler. Aşiretlerin bütün kredi borçları ödendi. İngiltere ödedi bunları. Konsolosun aşiretler içinde ne işi var? PKK yol kontrolü yaparken bunların araçlarını 'buyurun' diyor bırakıyor, diğer araçlara kimlik kontrolü yapılıyor. Neden?"
Nedeni belli. Elbette İngilizlerin, daha doğrusu geçen asrın başında Osmanlı devletini parçalayanların belli ki hesapları bitmemiş. Ertelemişler ve bugün yeniden işleme koymuşlar.
Bu durumda hayal kırıklığı yaşamamıza gerek yok. Tarihsel tecrübelerimiz var. İngilizleri de, Fransızları ve İtalyanları da aynı politikalarla yendik. Anadolu'dan kovup attık. Dolayısı ile bizim millî reçetemiz belli. Yenikapı'da uç veren, 15 Temmuz akşamı sokaklarda parlayan duygunun yönettiği felsefe bu.
Bu felsefenin ne olup olmadığını anlamak için soru açık ve belli: Biz parçalanmak ve yok edilmek istenen ülkeyi tüm Batı'nın saldırıları karşısında ne ile tersine çevirdik?
Cevabı da belli...
Milli birlik politikaları ile.
Başka, Türklüğe sarılarak milliyetçi politikalarla.
Daha başka?
Vatansever, millî, samimi, din adamlarıyla...
İşte bu politikaların yönetilmesi için iktidarın ülkeyi de kendisini de koruyacak bir planı olmalıdır. "Yenikapı ruhunu CHP karartıyor" deyip suçlama yapacağı yerde, CHP'yi de dışarda bırakmayacak, politikalar üretmelidir.
Çünkü iktidarda olan, yöneten durumunda olan iktidarda olanlardır. Dolayısı ile Türkiye kayıp ederse bunun müsebbibi tek başına muhalefet olamaz. Öncelik iktidarın olur. İktidar, güç demektir. Ülkenin bütün gücünü elde tutmak demektir. Eğer bütün bu güçleri elinizde tutuyor ve millî birlikçi politikalar üretemiyorsanız bu ülkeye yazık etmiş olursunuz..
Halen daha Atatürk'le uğraşıp, Abdülhamit'in tahttan indirilmesini bugünün meselesiymiş gibi anlatıp, yorumlamaya çalışırsanız millî birlikçi politikalar üretemezsiniz. Millî birlik ruhunu üst düzeyde daima canlı tutan ülkücü yazarları, politikacıları, bürokrasiyi içeri atar, gereksiz yere taciz ederseniz asla varamazsınız.
İngilizler ve Amerikalılar Türkiye'den bir Kürdistan çıkarmak için bütün çabalarıyla bir asır evvel kaldıkları yerden devam ediyor... Önemli olan bunun karşısında sizin ne yaptığınızdır...