Üniversitelerde Türk dili dersleri verimli mi?
Önemli bir tartışma... Üniversitelerde okutulan Türk dili dersleri ne derece faydalı?
Bir öğretim üyesinden mektup geldi. İsmini saklı tutuyorum.
Mektup içinde Prof. Dr. Hayati Develi''nin adı geçiyor. Prof. Dr. Hayati Develi''yi de aradım. Ondan cevap aldım.
Önce ismini saklı tuttuğum öğretim üyesinin mektubu:
"Sayın Arslan Bey,
Geçen Nisan ayında Türk Dil Kurumu''nun sempozyumuna konuşmacı olarak katıldım. Türkiye''nin önemli Türkoloji hocaları konuşmacıydı; A. Bican Ercilasun, Hamza Zülfikar, Leyla Karahan vd... Bu bilgi şöleninin konusu üniversitelerde okutulan TÜRK DİLİ derslerine yönelikti, Türkçe üzerineydi.
Bu konuya ilgi duyuyorsunuz diye bu ihbarı size yazıyorum. Ben de konuşmacıydım. Türk Dili dersleri daha iyi nasıl verilir meselesiyle ilgili bir çalışma yapmış, bildiri hazırlamıştım. ANCAK YÖK BİLİM KURULU ÜYESİ OLARAK KATILAN Prof. Dr. Hayati DEVELİ''nin bir sözü ile bütün dengem bozuldu, alt üst oldum, sanki başımdan aşağıya kaynar sular döküldü.
Bu zatı muhterem konuşmasında şöyle dedi: "TÜRK DİLİ DERSLERİ 12 EYLÜL DARBESİNDEN ÖNCEKİ MARKSİST GENÇLERİ MİLLİYETPERVER, MİLLİYETÇİ YAPMAK İÇİN ZORUNLU OLARAK KONULMUŞTUR, BEHEMAHAL KALDIRILMALIDIR, DÜNYANIN NERESİNDE VAR BÖYLE BİR ŞEY!?"...
Türk Dili dersi demek Türkçe demektir. Öğrencileri görüyorum okumuyor, yazmıyor. Yazamıyorlar... Bugünkü adalet sistemindeki hataların; hâkim ve savcıların dosyaları okumadıklarından, okuyup anlayamadıklarından kaynaklandığını (başka sebepler de olabilir) düşünüyorum. Çünkü okumayan, yazamayan bir nesil var. Test çözsün yeter. Test çözüp mezun olan; gazete, kitap, dergi okumayan hukukçular nasıl adalet dağıtacak?
Ayrıca iyi değil mi Marksist gençleri milliyetçi, vatanperver yapmak? Yoksa Sayın Develi bundan mı rahatsız? Bu adamlar unvanı alınca içindekileri çok rahatça söyleyebiliyorlar. Ama bunlara birileri hadlerini bildirmesi gerek. Böyle bir sözü İngiltere''de, Fransa''da, ABD''de söylesin bakayım.
Üniversitelerdeki en önemli yazma ve okuma dersi olan TÜRK DİLİ dersi kaldırılsın nasıl denir? Üstelik bunu söyleyen bir Türk Dili Profesörü, TDK ve YÖK bilim kurulu üyesi... "Dünyanın neresinde var böyle bir sistem?" diyor... Araştırdım var. ABD''deki birçok üniversitede mühendislik, tıp gibi fakültelerde bile var; hatta bizdeki ders saatinden bile fazla, hatta ''Inglish Literatur'' koymuşlar, yani EDEBİYAT dersi bile var... Ekli dosyada Teksas''taki devlet üniversitesinin izlencesini gönderiyorum.
Selamlar, iyi çalışmalar."
*
Sempozyum metinleri baskıdaymış. Pof. Dr. Hayati Develi, baskıda olan kitapta yer alacak konuşmasının metnini gönderdi. Yukarıdaki mektuba cevap niteliğindeki kısımları aldım:
"Bilindiği gibi Yüksek Öğretimde Türk dili dersleri 1980 darbesinden sonraki süreçte konulmuştu. Temel amaç gençlere Türklük bilincini, Türk kimliği algısını, Türkçe sevgisini ve biraz da milletseverlik duygusunu bu yolla verebilmekti. Konuşan bütün hocalarımızın söylediği, dinleyen hocalarımızın da mutlaka katılacağı gibi bu işin üniversitede yapılmaya çalışılması esasen arzu edilen, beklenen bir durum olmamalıydı. Dünyanın hangi memleketinde böyle bir eğitim sistemi vardır? Ortaöğretimde halledemediğiniz bir sorunu üniversitede bir yıllık bir dersle çözmeye çalışmak, elbette bu akılcı bir yaklaşım değil.
İşin akademik olarak şöyle bir tarafı da var: Üniversiteye gelen öğrenciler bizim arzu ettiğimiz şekilde Türkçe bilmiyorlar; yani akademik olarak kendilerini ifade edecek veya ifade edileni anlayacak derecede Türkçe bilmiyorlar. Bizde dil bilimi ile ilgili, dilin psikolojik yapısı ile ilgili ilk makaleyi yazanlardan biri Hoca Tahsin Efendi''dir. Psikoloji isimli kitabında der ki "bir dilin iyi bir dil olabilmesi için ifade ve istifadeye muktedir bir hâlde olması gerekir." "İfade" "ifade etmek" malum, "istifade" ise "kendisine ifade edileni anlamak", demek. Şimdi üniversiteye gelen bir öğrenci ne kendisini ifade edebiliyor ne de kendisine ifade edileni anlayabiliyor. Dil kısırlığı yüzünden düşünemeyen, beyin kapasitesini lâyıkıyla kullanamayan bir çoğunluk. Oysa toplumun ortak diliyle düşünme, anlama ve anlatma, toplumun her alandaki gelişimi ve düzgün işleyişi için olmazsa olmazdır. Eğitim sisteminin temel hedefi başlangıçtan itibaren bu yeteneği kazandırmaktır. Gelişmiş toplumlarda bu iş yüksek öğrenim öncesinde tamamlanmış olur. Biz ise ne yazık ki başaramadık.
Bunun elbette birçok başka sebebi yanında önemli bir sebebi de her gencin ilkokuldan itibaren girmek zorunda olduğu çoktan seçmeli sınav sistemi ve bu sisteme bağlı bir başarı ve eğitim yönteminin yerleşmiş olmasıdır. Bu sistem bireyin düşünme, eleştirme, yeni bakış açıları geliştirme kapasitesini daraltıyor, azaltıyor, dumura uğratıyor.
Bütün öğrenme aktiviteleri çoktan seçmeli test sisteminde elde edilen başarıya endeksli olduğu içir eleştirel düşünme, düşünce geliştirip bunu da anlatabilme veya anlayabilme becerileri ciddi anlamda zayıflıyor, gerektiği gibi gelişmiyor. (...)
Konuyu toparlamam gerekirse, Yükseköğretimde Türkçe dersleri konusunda benim önerim nedir? Benim önerim, Yükseköğretimde "Türk Dili" adıyla verilen bu derslerin kaldırılması. Bu işin, ciddi bir deklarasyonla Millî Eğitim Bakanlığı''na tevdi edilmesi. Orada sistemin değiştirilmesi gerekir. Türkçe öğretimini sadece dilbilgisi öğretimi olarak görmekten vazgeçip Türkçe metin okuma, anlama, yazma ve konuşma eğitimine ciddiyetle yer verilmeli, ana dili dört temel dil becerisini, yani okuma, yazma, dinleme ve konuşma becerilerini geliştirecek şekilde yeniden düzenlemeli, liseyi bitiren bir genç Türk ve dünya edebiyatının klasiklerini okumuş, felsefe tarihinden haberdar bir şekilde Üniversite eğitimine başlamalıdır. Böylece Üniversitede Türkçe eğitimi diye gereksiz bir yüke gerek kalmayacaktır." (Prof. Dr. Hayati Develi)
İki öğretim üyesi de meseleye farklı yönlerden yaklaşıyor.
Birinci mektupta üniversitelerde Türk Dili okutulmaktan vazgeçilemez. Örnek başka ülkelerde de var, deniyor.
Prof. Dr. Hayati Develi ise, sağlam Türkçe ilk ve orta mektepte verilmeli, üniversitede ise akademik Türkçe üzerinde durulmalıdır, diyor.