Ülkücüler olmasaydı ne olurdu?
Dün 12 Eylül darbesinin yıldönümüydü. Belli kafalar yanlışı bir türlü göremiyorlar. Biri yazmış:
“Ülkücü gençlere sosyal yaşamlarından siyasi davranışlarına kadar pek çok konuda ‘Kavgalardan uzak durun; sizin yeriniz sokaklar değil, kütüphanelerdir’ diyen MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin, bu yatıştırıcı yaklaşımının ardında neyin yattığını sormak gerek. MHP’nin, 1980 öncesindeki konjonktür gereği bir numaralı hedefi (düşmanı) olan ‘komünizm’le, günümüzün ‘PKK’ hareketini eşdeğer görmediği ve bugün ’hedefleri’ konusunda bir netlik ayarı yapamadıklarını söylemek mümkün.” (Ali Saydam, Akşam, 11 Eylül 2011)
Açık söylemek gerekirse, 12 Eylül öncesini analiz eden bir kitap yazılmadı. Kimi, Ülkücüler’i yazarsa prim yapacağını ve kitabının çok satılacağını düşündü ve yazdı... Kimi, komünistti zaten “ah vah!” edebiyatına daldı.
***
Türkiye’nin şartları hiçbir ülkenin şartlarına benzemez. Meseleye çok geniş perspektiften bakmak gerekir.
“Ülkücüler olmasaydı ne olurdu?” sorusu kolay cevaplandırılabilecek soru değildir. Bu soru aklıma ne zaman gelse, Afganistan’da yaşananlar da aklıma gelir ve içim titrer.
Türkiye’de komünizm kanunen yasaktı ama komünistler geniş bir kitleyi etkilemişler, tanınmış siyasîlerden de destek bulmuşlardı. Şimdi Bülent Ecevit’i “romantik”, “Kıbrıs Fatihi”, “şair”, “devlet adamı” tanıtıyorlar ama bir de 12 Eylül öncesi görecektiniz.... O dönemi anlatan Ahmet Kabaklı’nın, Uğur Tekin’in -aklıma gelmeyen başka kitaplar da vardır- kitaplarından okumalısınız. Kendilerini komünist olarak adlandıran ve eline silâh alan herkese kapılar açık, Ülkücüler’e bütün yollar kapalıydı. (Bülent Ecevit’in başbakanlığında 28 Mayıs 1999’da DSP-MHP-ANAP’ın kurduğu 57. koalisyon hükûmetini hatırlatanlarınız çıkacaktır. Köprülerin altından çok sular akmasına rağmen, Bülent Ecevit Ülkücüler’e “kin”ini yüreğinden atamamıştı. O bilinen nezaketinin altında, akıl almaz bir hesabı vardı. Koalisyon görüşmeleri sırasında, Rahşan Ecevit vasıtasıyla Milliyet’ten Fikret Bila’ya yayınlattığı beyanat (15 Mayıs 1999), Ecevit’in yüreğinde küllendirdiği o akıl almaz hesabın bir tezahürü idi. Buna rağmen MHP koalisyona gitmiştir. MHP’nin koalisyona gitmesini birkaç türlü okumak mümkün... Onun tahlilinin yeri burası değil; ancak, bu koalisyonla Ülkücüler’in “kin”inin olmadığı, olamayacağı gerçeği bir daha görülmüştür. Bülent Ecevit’in başbakanlığındaki hiçbir hükûmet başarılı olamamıştır. Onun için koalisyonun başarısı hususunu ayrı tutmak gerekir.)
***
Ülkücüler silâh kullanmıştır... Kabul. Bir tane polis vurmuş mudur?
Bir tane asker vurmuş mudur?
Halktan bir kişiye silah çekmiş midir? Yabancıları kaçırıp katletmiş midir?
Halk hareketi başlatacağım deyip dağa çıkmış mıdır?
Ülkücüler’in silâhla varacakları bir yer yoktu. Ama “komünist” kitlenin silâhla varacağı yer vardı. Son durakları iktidardı. Banka da soymuşlar, asker de, polis de vurmuşlar, halka da saldırmışlardır. (Şimdi bunları yazıyorum ya “üç fidan” ağıtı düzenler, “komünist”e komünist dediğimiz için bize ateş püskürenler yine söylemediklerini bırakmayacaklar... Ama şu yazdıklarımın birine dahi “Yalan!” diyemeyecekler, lâfı dolandırıp duracaklardır. Bu da gösteriyor ki, geçmiş dönemin tablosu bütün netliğiyle ortaya çıkarılmalıdır. Doç. Dr. Baran Dural arkadaşıma sesleniyorum: Çok önemli bir kitap yazdın: “Pratikten Teoriye Milliyetçi Hareket”. Şimdi bir siyasî tarihçi olarak doğrudan Ülkücüler’i ilmî kriterlerle değerlendiren üçüncü cilt üzerinde çalışıyorsun. Şu yazdıklarımı da dikkate alır, 12 Eylül öncesinde Ülkücüler’in mücadelesini yerli yerine oturtursun herhâlde!
***
Eski bir “Maocu” olduğunu kendisi söyleyen Ali Saydam’ın yazdıklarının neresini düzelteceğimi bilemiyorum. Siyasî tarafına parti yönetimi cevap versin... O benim dışımda... Ülkücüler’i değerlendirenler sapla samanı karıştırmışlardır. Kısaca söyleyeyim... 12 Eylül öncesinde şartlar işgalci güçlerin maşalarıyla mücadeleyi gerektiriyordu. Ülkücüler ortadan çekilseydi durum ne olurdu diye bir düşünseler keşke...
Şimdi bile Ülkücüler suspus olsa ne olacağını hesap edin, geçmişte olanların cevabını bulursunuz!