Ülkücü refleks eksikliği
Ben hâlâ oradayım!
MHP’den Kocaeli milletvekili yapılan Lütfü Türkkan, ODTÜ’de Göktürk-2 fırlatılırken olay çıkaran ve yaralanan öğrenciyi hastanede ziyaret etmiş, sonra Ülkücü gençler, “O bizim toplantımızı basmıştı” deyince Lütfü Türkkan özür dilemişti. Lütfü Bey kafasına göre, Erdoğan’ı protesto ediyorsa, zihniyeti ne olursa olsun makbul insandır! Bu protestoların mahiyetini tayin edemeyen, birçok şeyde hata yapar. MHP gibi fikrî zemini güçlü bir partide anında refleks gösteremeyenlere şüpheyle bakılır.
Ülkücü gençleri kutluyorum; “Ne demek oluyor bu” diyebilmişlerdir. Daha önemlisi “en tepe”nin hâdisenin üzerinden 24 saat geçmeden bir şey söylemediğini anlamış olmaları ve anında inisiyatif kullanıp “en tepe”nin de önüne geçmeleridir. Bu bir derstir.
Siz inanmayacaksınız ama, ODTÜ’de ortalığı yakıp yıkanlar ve sonra onlara destek veren bazı öğretim üyeleri, sadece Erdoğan’a tavır koymamışlar, uydunun adının “Göktürk” oluşuna da, şuuraltından bir aksülamel göstermişlerdir! (Ara not: R. T. Erdoğan, uydunun adının “Göktürk” oluşuna nasıl razı geldi? Bu da tartışılır! Tayyip Bey, “Türk” deyince, “Türk”ü etnisiteye indirip bir tedirginlik duyuyor, biliyorsunuz. Belki ileride, her etnik grup için birer uydu fırlatır, muvazeneyi sağlarız. Olur mu olur!)
ODTÜ’de maalesef terör örgütleri gençleri kullanıyorlar; legal zeminde illegal yol alıyorlar. Nitekim, hâdislere karışanların evlerinde yapılan aramalarda, eski terör örgütü mensuplarının fotoğrafları ve kitapları bulunmuş. Bunlar suç görülemez elbette. O gençlerin serbest bırakılmaları da gerekliydi. Eğer suçları sabit görülürse kesersin cezayı alırsın içeri!
***
Evlerde bulunan Mahir Çayan, İbrahim Kaypakkaya, Deniz Gezmiş fotoğrafları, Türkiye’de Marxist uydu düzen kurmak için silâha sarılanların idol hâline getirildiğini gösterir. Bunda basın-yayın organlarımızın büyük günahı var. Adamlar zamanında mahkemelerde, niyetlerini “cesurca” ortaya koymuşlar, niçin “komünist” olduklarını, niçin silâha sarıldıklarını bir bir anlatmışlardır. Ama bizim basın-yayın organlarında, bunların Marxistliğinden, silâha sarılma sebeplerinden bahsedilmez; her biri pirüpaktır; Türkiye’yi bağımsızlaştırmak ve demokratik düzeni getirmek için yola çıkmışlardır! Televizyon kanallarımız ve bu sıra özellikle Habertürk, âdeta militan devşirme merkezleri hâline gelmiştir. Habertürk’te, 12 Eylül öncesinde jandarma erini katlettiği için 12 Eylül Cuntası tarafından asılan genç için bir “ağıt” programı yapmışlar. Tutundukları dal da o gencin 18 yaşını doldurmadan asılması. (Bazı araştırıcılar, 18 yaşını doldurduğunun belgelerini de yayınladılar!) Yine aynı kanalda, meczup mu desem, aklını yitirmiş mi desem, birini konuşturdular, hem de “özel haber” logosuyla! Bu zevzek, M. Çayan’ın, İ. Kaypakkaya’nın, D. Gezmiş’in yan yana fotoğraflarını bulmuş. Dünyanın en büyük hâdisesi! Adam, “Bunlar bağımsızlık ve demokrasi savaşçılarıdır” demesin mi?!!
Eski silâhlı Marxistleri kahramanlaştırırsanız, gençler onlar gibi olmak isterler. Bugün taş atarlar, lastik yakarlar, yarın kurşuna sıra gelir. Habertürk ve diğer kanallar, neye hizmet ettiklerinin idrakindeler mi? Görünen o ki, kanallarda illegal örgüt sempatizanları kol geziyor. Sabancıların yüksek binalarındaki faciayı aklınıza getirin... Aşırı sol örgüt mensubu bir çaycı nelere yol açtı... Üç kişi canından oldu!
***
Lütfü Türkkan, Tayyip Erdoğan’a taş attı diye tebrik ettiği gencin, iki gün sonra silâhla polis peşinde olabileceğini anında aklına getirmeliydi.
Bir başka bağlantı: MHP, son koalisyon ortaklığını kimle yaptı? Ecevit’in DSP’siyle değil mi? Ecevit, 1999’da, koalisyon görüşmeleri yaparken MHP ve Ülkücüler hakkında o kadar ağır ithamda bulunmuştu ki akla ziyan. İtham, Rahşan Ecevit adıyla, MHP Genel Başkanı’nın son yıllarda 13 Aralık’ta itiyat hâline getirdiği gazetecilerle toplantılarında, sağ tarafına oturttuğu gazetecinin köşesinde yayınlanmıştı. Ecevit, 12 Eylül öncesinde, her fırsatta Ülkücülerin üzerine gelmişti. Türkeş, Ecevit için: “Bir kaplana binmiş inemiyor” derdi. Koalisyon görüşmelerinde, Türkeş’in sözünü kim aklına getirecekti! Böyle olduğu hâlde nasıl koalisyon kurulur? Biz bunların perde arkasını da kapı arkasını da MHP’nin geçmişiyle hesaplaşma çalışmamızda ortaya koyacağız ve çok kişinin ağzı açık kalacak...
Ben hâlâ oradayım, dedim başta... Hiçbir şeyi görmemezlikten gelemez ve hiçbir şeyi geçiştiremezsiniz. Geçmişin hesabını yapmazsak, gelecek bulanık kalır. İşte hatalar zinciri birbirini takip ediyor!
Ülkücü gençler gerçekten uyanık ve gerçekten memleket meselelerine kafa yoruyorlar. (Ülkücülükten geçinenleri biliyorum elbette. Onlar elekte elenecekler mutlaka.) Gençler, kendi iç meseleleri dâhil, her şeyi tartışmalı ve gerektiğinde tavır koyabilmelidirler!
(Not: Kocaeli Üniversitesi’nde Ülkücüler ilgisizlikten feryat ediyorlar. Haftaya mektuplarını vereceğim. Lütfü Bey ne diyecek!)