Ülkücü iradeden kaçamazsınız
Bahçeli beklenen tavrını göstermekle kimseyi yanıltmadı. Yanlış tahmin yapmamıza müsaade etmedi.
Durumun tespiti bakımından meseleye teorik yaklaşırsak, MHP içinde örgütsel dinamik, kendi antitezini yaratmıştır. Bu oldukça iyi ve anlamlı bir gelişmedir. Demek ki MHP, siyasal dinamik oluşturabilecek güçlü bir siyasal bünyeye sahipmiş. Bundan sonrası için yeni görev, demokrasiyi inşa edip, oligarşiyi sonlandırmaktır.
Mevcut kökleşmiş köleci liderlik oligarşisi, hepimizin tek adama boyun eğerek, olup biteni makûs talihimizmiş gibi algılamamızı istiyor. Başka çaremiz yokmuş anlayışını bellememizi, "eh ne yapalım bizim kaderimiz buymuş" deyip, sessizlik içinde çaresizliği sindirmemizi istiyor.
Halbuki gerçek o değil..
Gerçek, başarıyı artıracak yeni kadroların her zaman var olduğudur. Parti içi muhalefet bunu gösterdi. Önemli olan başarı odaklı bir iktidar yürüyüşünde geri adım atmamaktır.
Yenileşmektir.
Tazelenmektir.
MHP'yi bilgi toplumunun partisi yapmaktır. Bilgi toplumu, zihin toplumudur. Sanayi toplumu, iyi eğitilmiş iş gücünün toplumudur. Tarım toplumu, ise kol ve emek işçiliğinin öne çıktığı toplumdur.
Dolayısı ile bilgi toplumu hür zihinlerin, eğitilmiş beyin gücünün oluşturduğu toplumdur. Zorunlu olarak demokratikleşmeyi gerektirir. Bahçeli mantığı ve anlayışı, köleci toplum anlayışıdır. "Benim irademe teslim olun, hepinizi sürüleştirip öylece yöneteyim" zihniyetidir. Böyle bir anlayış, bilgi toplunu yaratacak güçte olamaz. Bu sebeple Türk Milliyetçilerinin siyasal dinamiği, kendi diyalektiğini yaratma iradesi, çok kararlı ve oldukça da güçlü bir biçimde yoluna devam etmelidir. Zincirleri kırmalıdır. Türk milleti ve devleti ebediyen var olacaksa bilgi toplumunun siyasi partisiyle bunu başarabilir. Köleci zihniyetler, bağlayıcıdır. Esir almanın ötesinde bireye hiçbir şey kazandırmaz.
Dolayısı ile muhalif gelişmeler, yarınımız için son derece önemli bir gelişmedir.
Pasif siyasetten aktif siyasete yönelmedir.
Edilgen olmaktan etken olmaya geçiştir.
Öyle ise iyi yoldayız...
Parti içi demokrasiyi geliştirdikçe ve adım adım engelleri aşa aşa demokrasiye ulaştıkça, emin olun, tek adam yönetimini kimse bir daha hatırlamak istemeyecektir. Ne diyor totaliter oligarşi: "İmzayı kim ne kadar toplarsa toplasın. Müracaatları halinde kabulü mümkün olmayacaktır..."
Bunun gibi yüz cümle, bin cümle daha kursa keşke...
Neden?
Çünkü her olumsuz cümle, ne kadar geçimsiz olduğunun göstergesidir.
Her olumsuz tavır ne kadar demokrasi dışı, köleci olduğunun izahıdır.
Her tersleme, kişisel çıkarın seviyesini göstermektedir.
Ve her keskin duruş, kendisini o kadar itici kılmaktadır.
"İmzayı kim ne kadar toplarsa toplasın. Müracaatları halinde kabulü mümkün olmayacaktır..." demek, parti çıkarından çok bizim çıkarımız önemlidir demektir.
Önemli olan, halk değil, ülke değil, vatan değil, biziz demektir.
Partiyi sahiplendik, kendi malımız saydık, geleceğimiz, istikbalimiz olarak görüyoruz demektir.
Parti içi seçim meçim tanımıyoruz, delege iradesi bize vız gelir demektir.
Demek, "İmzayı kim ne kadar toplarsa toplasın. Müracaatları halinde kabulü mümkün olmayacaktır..."
Peki, "ülkücü iradeye" ne oldu? Hani, sizi O seçmişti ve siz bir tek O'nu tanırdınız?
İşinize gelmeyince unuttunuz... Şimdi o irade imzasını vermiş size diyor ki "çıkıp hesap verin!" Vermiyorsunuz. Kaçıyorsunuz. İşinize gelince "ülkücü irade" diyor haykırıyorsunuz ama işinize gelmeyince o iradenin imzalarını yok sayıyorsunuz?
Ey oligarşi!..
İstesen de istemesen de "ülkücü irade" geliyor... Üstelik tam da tepenizde duruyor...