Ülke sokak sokak dönüşürken
Gazeteciler... Üniversite hocaları... Siyasetçiler... Pek çoğu alanında iyi yetişmiş, saygı duyduğumuz insanlar... Üşenmediler, abartılmış bir ‘ne oldum delisi’nin zırvalarına karşılık, Anadolu’da Türklerin yaşadığını ispatlamaya çalıştılar... Orhun abidelerinden, Çin Seddi’nden, Haçlı seferlerinden, tarihin izlerinden söz ettiler... İspata ihtiyacı olmayan bir gerçeği vurgulamaya çalıştılar... Şüphesiz iyi niyetli çıkışlardı bunlar ama değer miydi?
Kaldı ki, karşınızda ikna olmaya hazır beyinler değil, kuşandığı cehaleti siyasî gündemden mülhem cesaretle fırsat buldukça kusan bir güruh var... Bunlara Türk’ü anlatmak, onun varlığının gözlerine sokmak, zaman ve kaynak israfından başka bir şey değil... Bu çabaları küçümsüyor değilim... İtirazım, içindeki etnik kompleksin gereği olarak sözü ‘Sen aslında yoksun’a getiren bir alçaklığa karşı zaten ‘var’ olanı ispatlama uğruna gereksiz bir mesaiye koyulmaya...
Türklüğün ispata ihtiyacı yok ki... Bunu siyasette kısa yoldan zirveye yaklaşma amacıyla liderlerinin ayak izini yalaya yalaya ilerleyen sözde akademisyenler de biliyor... Zaten bildikleri için bu ‘düşman’la harbediyorlar... Allah aşkına, Türklüğün gerçekten yok olduğuna inansalar, bu ‘olmayan düşman’a galebe çalmaya çalışırlar mı?
Dostlarımız ve birikimlerine saygı duyduğumuz hocalar bu tip durumlarda çelişkilere ışık tutan, arka planı deşifre eden, yağcılıklarını öne çıkaran, adamlıktan nasipsizliklerini vurgulayan, aşağılayan ve dalga geçen bir üslup belirlemelidir... Bunun yerine oturup ciddi ciddi Türklük var mıdır, yok mudur tartışmasına girmek, sanki bu eblehlerin işine geliyor gibi...
Söylemek lâzım: “Sen adamsan, akademik kariyerine güvenecek kadar yüreğin varsa sözünün arkasında duracaksın, ‘öyle demedim’, ‘yanlış anlaşıldım’, ‘ben de şuyum’ masaları arasında konsomasyona kalkışmayacaksın!.. Başka etnik grupları baştacı ederken, Türk deyince neden aklına ırkçılık geliyor? Bu sinsice beslediğin kinin kaynağını açıklayacaksın... Ben, sen ‘yok’ deyince yok olmam ama ben seni ‘var’ saydığım için varsın ve tarihte ‘yok’ saysaydım, bugün yoktun... ”
Düşünen beyinler bunların tevil götürmeyecek zırvalarına cevap yetiştirmek yerine, kâinatta bir benzeri olmayan yalan, cehalet, pişkinlik ve ikiyüzlülükten müteşekkil bir ‘idare kimyası’nın toplumda bulduğu karşılığı yorumlayacak analizlerde bulunmalı, teklifler geliştirmelidir... Bir toplum böylesine yüksek bir oranda büyülenmiş ve içine ‘ihanet virüsü’ kaçmış olamayacağına göre, var olan tablonun nedenlerini araştırmak ve ülkenin her biri yüzyıllara bedel onyıllarını tekrar kaybetmemesi için projeler üretmek çok daha önemli...
Türk denilince tüyleri diken diken olanlara bu topraklarda Türklerin yaşadığını ispatlamaya çalışmak, bunun için de tarihten ve coğrafyadaki izlerden referanslar getirmek gerçekten beyhûde bir gayretti... Bu cahil cesareti ‘dünya düzdür’ derse, onu bir limana götürüp, yaklaşmakta olan geminin dumanıyla işe başlamayacağımıza göre, onun Türklükle ilgili husûmet yüklü zırvalarının tersini ispatlamak için çırpınmamalıyız... Türklük konusunda hassasiyet taşıyanların önceliği, deli görünümlü uşakların kuyuya attığı taşları çıkarmak değil, bir yandan onların aşağılıklarını ve çifte standartlarını deşifre etmek, diğer yandan da arkalarındaki toplumsal desteği azaltmanın formülleri üzerinde yoğunlaşmak olmalıdır... Aksi hâlde sistem sür-git biçimde kemire kemire ilerlemeye devam edecektir...
Ülkeye bakın, ‘savunan’lar ve ‘kuran’lar yıkılırken, ‘vuran’lar baştacı ediliyor... Seyit Onbaşı tabelası çoktan hurdalıktaki yerini aldı, ‘Kürdistan ve Kürt halk önderi Abdullah Öcalan’ kelimelerinin bütçe tasarısında yerini alması gibi!.. Yoksa bizlerin ‘tarihî doğrular’dan yola çıkarak yükselttiği itirazlar Çanakkale sembollerimizden Seyit Onbaşı’ın adının sokak duvarından silinip atılmasına, yerine dostu Apo’ya şarkılar yazan Ahmet Kaya tabelasının asılmasını engellemeye yetmiyor... Ülkeyi sokak sokak, şehir şehir dönüştürüyorlar...
Neden ve çözüm... Buraya odaklanmak, ahlâksızın sözüm ona tezine cevap yetiştirmekten çok daha hayatî bir öncelik...