Gerilla marşı eşliğinde uyuyanlara gelsin!
CHP’nin İstanbul Esenyurt’u PKK’nın siyasî uzantısı DEM’e peşkeş çekmesi, birçok ilçeden belediye meclis üyeliği vererek İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi’nde temsil edileceği imkâna kavuşturması, bu toprakların görebileceği en büyük ihanetlerden birisi oldu…
Esenyurt’ta adı konmamış özerkliğin bir benzeri de Mersin’in Akdeniz ve Toroslar ilçelerinde gerçekleşti… DEM adayı Türkdoğan açıkladığında öğrendik ki, kirli iş birliği Ankara’ya da sıçramış… Yenimahalle, Polatlı ve Bala’da DEM aday göstermemiş, başta bu üç ilçe olmak üzere Ankara’nın diğer ilçelerinden de belediye meclisi listelerinden kontenjan alınmış…
‘Yenimahalle’yi Ankara’nın Esenyurt’u yapma planı’ başarıyla hayata geçirilmiş… Bu hamle, daha başlangıç tabii… Ankara’da diğer büyük ilçelerin CHP listelerine serpiştirilmiş DEM’liler büyükşehire hazırlanıyor… Üstelik ayakta uyutulan kimi milliyetçi, Atatürkçü, ulusalcı, ülkücü vs.. gibi kesimlerden gelecek takviye oylarla!..
***
CHP’nin DEM’i yani PKK’nın siyasî çizgisini Türkiye Cumhuriyeti’nin başkentine ve en büyük illerine sızdırmak için Truva atı rolüne soyunduğunu tekrar edip, Türkiye solunun bölücü ihanete ilişkin evvelce kaleme aldığımız sicilini hatırlatalım ve şimdiki iş birliğine de çok şaşırmayalım:
Siyasî Kürtçü hareket Türkiye solunun rahminde büyümüştür!.. Türkiyeli sosyalist hareketlerin içinde yer alana kadar etkisi son derece sınırlı kalan ayrılıkçı gelenek, sosyalist hareketle birlikte farklı bir karakter ve ivme kazanmıştır... Bunda şüphe yok ki, en büyük günah Mehmet Ali Aybar’ın Türkiye İşçi Partisi’ne aittir... 1960 sonrası TİP içinde örgütlenen sosyalist Kürtçüler, buradan ayrıldıklarında bir kaç örgüt kuracak kadar kadro yetiştirmişlerdi...
TİP’in baş çekerek 1967-69 yılları arasında düzenlediği Doğu mitingleri, bölücü Kürtçü hareket açısından önemli bir aşama olmuştu... Diyarbakır, Batman, Urfa, Ankara, Silvan, Siverek, Kozluk, Muş, Ağrı, Tunceli gibi yerlerde gerçekleşen bu mitingler, sosyalist Kürtçülerin kendi ifadeleriyle, onların hem ‘ilk kitlesel muhalefet eylemleri’ hem de ‘Kürt aydınlanması ve bilinçlenmesinde önemli rolü olan politik gösterileri’ydi...
Türkiye solunun ihanetleriyle geçen bu süreçte Devrimci Doğu Kültür Ocakları doğdu... Sonraki yıllarda Dev-Genç’e dönüşecek olan Fikir Kulüpleri Federasyonu, Kürtçülere de yataklık
edecekti...
İlginçtir, Marksizm doğası gereği milliyetçiliğe düşmanken, Kürt milliyetçiliği aynı düşmanca muameleye tâbi tutulmamıştır... Tam tersine uzunca bir süre Kürt milliyetçiliği, ‘ezilen ulus milliyetçiliği’ statüsü altında korunup kollanmıştır... Başka ülke komünistlerinden farklı olarak, evrensel siyasî amentülerinin en tepesine kendi milliyetlerine olan düşmanlığı koyan Türkiyeli sol hareketler, o dönemde Kürt milliyetçilerine karşı ağabey şefkatini ve hoşgörüyü elden bırakmamışlardır...
Türkiye solunun içinde gelişim evresini tamamlayan bölücüler, özellikle 1974’ten sonra kendi adlarıyla ortaya çıkmaya başladılar... 1980’e kadar, ‘etkili’ diyebileceğimiz 10’dan fazla örgüt
peydahlandı... KAWA’dan Tekoşin’e, Rızgarî’den Devrimci Demokratlar’a, TKSP’den KUK’a, Ala Rızgarî’den PKK’ya kadar ne kadar örgüt çıktıysa hepsinin ortak özelliği şuydu: Kurucularının ve yöneticilerinin tamamı Türkiyeli sosyalist hareketlerin içinden çıkmıştır...
Kemal Burkay ve Uğur Mumcu’ya göre, Öcalan bile TİİKP’ye ait Şafak Bildirisi’ni dağıtırken gözaltına alınmıştır...
Lenin’in ulusların kendi kaderlerini tayin hakkını kaleme aldığı eser, sosyalist Kürtçülerin başucu kitabı olmuştur ve referans Lenin olunca fazla itiraz da görmemiştir!.. Bu arada Kürt halkına bağımsızlık vaat eden Mahir Çayan’lı THKP-C’yi de, bu konuda çelişkilerle dolu Deniz Gezmiş’in ‘bölgesel özerklik’ten söz eden THKO örgütünü de unutmamak lâzımdır...
‘Halkların kardeşliği’ jargonuyla kendi çalıp kendi oynayan, ‘halklara kardeş, ama Türk’e düşman’ tezgâh dönüp durmuştur...
Daha sonra da bu ilişki kopmamıştır... 80’li yıllarda, daha doğrusu sürgün yıllarında Türkiye soluyla bölücüler arasında ‘Güç Birliği Eylem Platformu’ ve ‘Faşizme Karşı Birleşik Cephe’ adlarıyla ‘anti-faşist, anti-emperyalist’ cepheler bile oluşturulmuştur...
***
Bu hatırlatmalar, ülkenin başkent dâhil, değişik bölgelerinde ‘Esenyurtlaşmalar’ yaşanırken, buna direnmesi ve milleti bilinçlendirmesi gereken ama kısa vadeli çıkarlarına gömülen ve ileride ‘iş birlikçi’ olarak anılacak sözde aydın ve ahmak dava adamlarına gelsin!.. Hem de İzmir Buca’daki o gerilla marşı eşliğinde!..