Ülke batmadan seçim gelse
Müflis tüccar gibi ülkenin neyi var neyi yok satıyorlar. Sata sata bugünlere geldiler ve halen daha satmağa devam ediyorlar. En son satış haberi şöyle: "Kamuya ait dört taşınmaz ve işletmenin daha satışı Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan''ın imzasıyla Resmi Gazete''de yayımlandı. EÜAŞ, Denizcilik İşletmeleri ve Hazine''ye ait bu arazi ve tesisler 1 milyar 757 milyon liraya verildi."
Satma devri sona erdi mi?
Hayır ermedi.
Öyle görülüyor ki iktidar, ekonomide yarattığı kayıpları milletin malını tek tek satarak kapatacak.
İktidara geldiklerinde birçok bankanın el değiştirerek yabancıların eline geçmesine ön ayak oldular.
O günlerin tartışma konularını hatırlayın lütfen.
Ne diyorduk?
Dünyanın hiç bir ülkesinde bankalar (para-finans kurumları), bu derece yabancıya devredilmez. Türkiye''de yabancı sermaye, bankaların yüzde 40''ından fazlasını aldı.
Şimdi tutturmuşlar "ekonomik kurtuluş savaşı" diye.
Neyin kurtuluşu kardeşim?
Siz, ülkenin kan (para/finans) damarlarını yabancıya vermekte hiç tereddüt etmemişsiniz, Türkiye''nin pek çok kıymetli işletmelerini sata sata iktidarınızı tamamlamışsınız, yetmemiş, toprak satışlarıyla ün salmışsınız, o da yetmemiş bir de "konut alan yabancıya bedavadan vatandaşlık veriyoruz" demişsiniz, şimdi gelmiş "dış güçler" türküsü söylüyorsunuz.
Kim bunlar diye soruyoruz, adres gösteremiyorsunuz.
AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan''nın ortaya attığı ekonomi hipotezi (faraziyesi), ortalığı kasıp kavururken, milletin cebindeki para pul olmuş, emek Bangladeş seviyesine inmişken siz halâ bakan değiştirilince işlerin düzeleceğine inanıyorsunuz. Mesele o değil ki. Mesele zihniyet.
Elli kere söyledik, gene söyleyelim. Türkiye''de "faiz inmesin. Mümkünse artırılsın" diyen yok ki.
Türkiye 2000''lerde de ekonomik krizle karşılaştı.
N''oldu?
Para bulundu.
Bir ekonomi programı hazırlandı ve süreç içinde ülke düzlüğü çıktı. Büyüme arttı. Kişi başına düşen gelir yükseldi. Elbette faizler de düştü.
Doların Türk lirası karşısındaki pozisyonu korundu. Liramız, pul olmadı.
"O başarılı yılların önemli bir farkı vardı. Çıta Avrupa Birliği üyeliği, Kopenhag kriterleri, demokrasi, hukuk ve özgürlüklerdi. Şimdi Türkiye yeni modeliyle yönünü, otoriter yönetimleriyle gittikçe benzeştiği Uzakdoğu''ya çeviriyor."
Çin''e.
2003-2008 döneminin Ekonomi Bakanı Ali Babacan, değersiz TL''nin ancak ucuz işgücü yaratacağını, bu politikalarla sürdürülebilir bir büyümenin mümkün" olmayacağını söylüyor.
Diğer taraftan Ekonomi yorumcuları, "Türkiye''nin 450 milyar dolar dış borcu var. İktidarın kur yönetim politikalarının sonucu dış borçların Türk lirası karşılığı 3.2 trilyon lira arttı. Bu yük, bir yıllık milli gelirin yarısı ediyor" demekteler.
Ekonomideki son gelişmelerle ilgili olarak çarpıcı yorumlardan birini Cübbeli Ahmet Hoca yapmış. Diyor ki: "Benim babam bilirsiniz varlıklı bir adamdı ve aynen böyle bir kriz sonunda battı. Bugün de durum bu. Bu ekonomik politikayı Nas diye sürdürürsen ve millet batarsa herkes ''Kuran batırdı bizi'' demeye başlayacak."
Haklı.
Çünkü meseleyi Kur''an''la ilgili hale getire iktidardır. Aynı şekilde milli güvenlik sorunu haline getiren de.
Hâlbuki mesele, iktidar sahiplerinin (Erdoğan''ın) çok iyi bildiğini söylediği ekonomiye ilişkin kendi faraziyesidir. Hayırlısı ile ülkeyi iyice batıramadan, halkı daha fazla yormadan seçime gideriz de akıl sahipleri gereğini yapar, ülkemizi düzlüğe çıkarır.