Türk’ün sabrı sınanıyor!
Ahmet Davutoğlu, AKP’nin milletvekili adaylarını tanıttığı toplantının ardından PR’ını yapacağını düşündüğü birkaç gazeteciyle bir araya gelmiş.
A. Davutoğlu, ciddiye almadığım için okumadığım bir 100 maddelik “Yeni Türkiye Sözleşmesi”nden bahsetmiş ve tamamını kendisinin yazdığını söylemiş.
Ak Parti’nin “Seçim Beyannamesi’nde “Türk” adı yok. Deniyor ki: “Yeni anayasada herhangi bir etnik veya dini kimliğe referans olmayacak.” Dünyada olmayan tarifi biz yapıyoruz. “Türk değiliz ama Türkiyeliliyz!” Sıkıntı burada; “Türkiye” adını da değiştiremiyorlar. Daha o noktaya gelemediler. Eğer gafillerin ve hainlerin oylarıyla “Türk”ü anayasadan silecek milletvekili sayısına ulaşırlarsa, cesaret bulacaklar ve “Türkiye adı değişsin...” temrinine başlayacaklar. Baktılar halk uyuyor, meselâ; “Küçük Avrasya” adını “Türkiye” yerine ikame edecekler. Dillendire dillendire de alıştırırlar, gafillerimiz de kanıksarlar.
El üstünde tuttukları bir kadın gazeteci var. Terfi ettirerek Sabah’ta yazdırmaya başladılar. Bu hanımefendiden sık bahsediyorum ve bilerek bahsediyorum. İsim vermek de istemiyorum. Allah korusun bir meczubun aklına takılır falan! Bu hanımefendi aynen şunu demişti:
“...Türk bayrağı demeyi de artık tartışmamız lâzım. Herkesin aidiyet bağı hissedebileceği bir sembolse Türkiye bayrağı demeyi ben öngörüyorum ya da [Selahattin] Demirtaş’ın dediği gibi ’devlet bayrağı’demeyi öngörüyorum.” (A Haber TV, 28 Mart 2013).
Asla affetmeyeceğim, her fırsatta onun ve gibilerinin yüzüne vuracağım bu cümleleri şuradan buradan derlemedim. YouTube’dan kendi sesinden derledim, ki eksik almış, başka yöne çekmiş demesin. Kendisi daha sonra sözlerini te’vil etmek istediğinde, meselâ, S. Demirtaş’la ilgili sözü vermemiş. Niye vermemiş dersiniz? PKK ile bir düşündüğü yaygınlaşmaması için olabilir mi?!
Bu hanımefendinin sözlerinin altını Ahmet Davutoğlu dolduruyor. Seçim beyannamesi kastedilerek, “Türklük kavramının metinde olmamasına dikkat çekenler var.” hatırlatmasına şu cevabı veriyor:
“Bu da çocukça bir şey. Azıcık etimoloji bilgisine sahip olan zaten ‘Türkiye’ kavramı içinde hangi kimliğin bulunduğunu bilir. Alman olmadığı halde Almanya Cumhuriyeti vatandaşlığını alan Türkler var. Bir devletin vatandaşlığını tanımlaması en geniş kapsamıyla yapılır. Benim referansım İstiklâl Savaşı (...) Dikkat ederseniz metinde kullandığım ifadeler arasında Türk yok ama Kürt de yok; Sünni yok ama Alevi de yok. Ayrıştırıcı bir kimlik üzerine değil de hepimizin paydası olan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı üzerine kurulu...
Dolmabahçe Sarayı’nda, HDP/PKK-AKP’nin 28 Şubat 2015’te açıklanan 10 maddelik II. Sevr metniyle A. Davutoğlu’nun sözlerini karşılaştırırsanız; Abdullah Öcalan’ın taleplerinin nasıl yerine getirildiğini görürsünüz.
Ey Ahmet Bey! Sapla samanı karıştırma! İstiklâl Savaşı’nı Türkçüler başlatmış ve Türkçüler neticeye ulaştırmıştır. Hangi etnik unsuru kastederseniz edin “Türk” demişler ve “Türk bayrağı” altında savaşmışlardır.
Bir iki Marxist kalıntısının “PeKeKe” kimliğiyle isyana kalkışmasını “Bakın etnik aidiyetleri için savaşıyorlar.” diyerek “Türk”ü silmek isterseniz, Türk’ün de bir sabır sınırı olduğunu bilmelisiniz.