'Türk'üm diyen…

"Türkiye ve Kürdistan'ın ortak siyasetini inşa edeceğiz." diyor biri. Üstelik Kürt etnisitesinden de değil. HDP/PKK'ya yamanmış Ertuğrul Kürkçü'den sâdır bu söz.

Zavallı Türk Marxistleri... Hiçbir zaman kendileri olamamışlardır; ya kuyruk, ya maşadırlar. Bizimki gibilerini hiçbir ülkede göremezsiniz. Nasıl olsun ki; onlarda "beyin" var!

İnsanlarımızı farklılaştırmak kime ne kazandıracak?!

"Kürdistan" dediğin yer asıl neresi? Selçuklu ve Osmanlı sahalar neden "Türkiye" diye anılmış?

Marxistlerimiz dik dursalar, bizim kelaynaklarımızdır, der, ihtimam gösteririz; ama zarar veriyorlar.

Kâzım Karabekir'i biliyorsunuz. "İttihat ve Terakki Cemiyeti" kitabında, Mekedonya meselesine girer, çetelerle savaşlarını, İttihat ve Terakkî'nin kuruluşunu ve neden "Türk'üm." demek gerektiğini anlatır:

"41 Bulgarla 4 Rum ikişer ikişer bileklerinden kelepçeli olarak trenlere bindirildi. Bir Bulgar papaz beherine birer altın dağıttı, bir şeyler de söyledi. Tren hareket eder etmez hep bir ağızdan Bulgarca haykı­rıştılar: 'Yaşasın bizim Bulgar milletimiz!..' (…)

Biz de ibretle bunları seyrettik. Arkadaşlara dedim: 'İşte millî mefkûre! Bu varlığı gösterdiği gün milletimiz de kurtulmuştur. Osmanlı milleti diyoruz, gayr-i Türklerin mefkûresini ve bu uğurdaki fedakârlık­larını görüyoruz.'

(...) Osman Usta'nın kah­vesinde bazı gazete ve mecmua koleksiyonları vardı. Kırım seferinden bahseden eski mecmua-i askerîleri okurken bir Rus diplomatının, 'Zaten Türk milleti ba­tacaktır. Vaktiyle taksimi makul olur' yazısını okuyunca kızdım, ben de yanına şöyle yazdım: 'Türk milleti ölmeyecektir ve Rus devletinin battığını görecektir.'

Bir de bir Amerikalının şu ifadesini ibretle okudum: 'Türkiye'de her şey onu yapan şahsın nüfuz veya hayatı müddetince devam eder.'

Bu makaleleri bütün arkadaşlara okuttum ve bu vesile ile benim 'Türk milleti ölmeyecektir' vecizesi üzerinde de hasbıhallere yol açtım. İçimizde başka bir milliyet iddia eden yoktu, fakat göğsünü gererek kimse de 'ben Türk'üm' demiyordu. Manastır'da birkaç Arap ve Arnavut zabit vardı. İtalyanların Başkimcilik (Arnavutluk) cereyanı ile gizlice uğraştıklarını da duyuyorduk. Fakat kıtalarda Arnavut efrat çoktu. Gelen acemi efrat arasında tek Türkçe kelime bilmeyenler vardı. Benim bölüğümde bile Arnavutlar çokluktu. Anadolulu birkaç kişi idi. Bunlar kendilerinin ezildiğinden bana şikâyet de etmişlerdi. Ben zabit arkadaşlara açtığım yeni musahabelerimde Fransa Büyük İnkılabı'ndan sonra artık milliyetçilik cereyanının her tarafa kök saldığını ve Osmanlı camiasında Hıristiyanların çoktan bu mefkûreyi benimsediklerini, Arapların da Türkleri ka­tiyen sevmediklerini küçük yaşımdan beri gördüğüm misalleriyle (Arabistan'da Türklere Nasranî-Gâvur dediklerini ve düşmanlık güttüklerini bizzat görmüştüm) anlattım. Ve netice olarak dedim ki, eğer Makedonya elimizden giderse ve hususiyle o esnada vatanın diğer kısımlarında bir sarsıntı olursa, bizi kurtaracak biricik mefkureyi 'Türklük'te bulurum. Arnavut olsun Arap olsun zabitler ancak Türk ordusunda bir melce bulabilirler. Bu devlete hizmet etmiş olan ve Türk'üm diyen Türk'tür..." (3., bs., 2014, s. 81-82).

Tarihi bilelim. Nereden nereye geldiğimizi bilelim ve ötesinin olamayacağını bilelim!

Yazarın Diğer Yazıları