'Türkiye'de Köy Enstitüleri'
Bugün kitap günümüz. Köy Enstitüleri kapatılalı 65 yıl oldu ama tartışması bitmedi.
Kemal Tahir, 1967'de basılan "Bozkırdaki Çekirdek" romanında, Köy Enstitüleri'ni sorguluyor, Müfettiş Şefik Ertem'e,"Çekirdeği olsa bozkır kalır mıydı bozkır." dedirtiyor. Lise yıllarında okumuştum. Kemal Tahir, Köy Enstitüleri'ni yeriyor desem, yeridir!
Tarihçi Kitapevi Fay Kirby'nin "Türkiye'de Köy Enstitüleri" kitabının sekizinci baskısını yayınladı. Eser 528 sayfa. Niyazi Berkes (1908-1988) tercüme etmiş. Berkes bu kitabı tercüme etmek istemişse, bir kıymet gördüğünü bilmeliyiz. Mesele lehinde veya aleyhinde olmak değildir.
"Türkiye'de Köy Enstitüleri" kitabı, Fay Kirby'nin (1926-1990), 1960'ta Columbia Üniversitesi'nde savunduğu doktora tezidir. Yazar, kitabın önsözünde "Türk toplumunun çağdaş bir toplum durumuna getirilmesinde bir kaldıraç olarak kullanma yolunda, ta II. Mahmut döneminde başlamış olan deneylerin art arda gelen başarısızlıklarından elde edilen deneyimlerinden sonra bulunmuş olan çıkar yoldur." der.
Fay Kirby, 1947-1950 yılları arasında Türkiye'de öğretmenlik yapmış. 1951'de tekrar Türkiye'ye gelmiş ve 1954'e kadar Köy Enstitüleri'ni incelemiş. Kirby, 1962'de yine Türkiye'ye geliyor ve artık gitmiyor. Ankara'da hayata veda ediyor.
Niyazi Berkes'in tercümesinin birinci baskısı 1962'de, ikinci baskısı 2000 yılında yapılmış. Sonraki baskılarda "Bugün artık kullanılmayan bazı öz Türkçe sözcükler değiştirilerek yerine eş anlamlı sözcükler konulmuş ve bazı cümleler düzeltilmiş..."
"Öz Türkçe" yerine yeni "öz Türkçe"! Bence değiştirilmemeliydi; dipnot düşülmeliydi.
Bu satırları yazarken, Berkes'in "İslamlık, Ulusçuluk, Sosyalizm-Arap Ülkelerinde Gördüklerim Üzerine Düşünceler" kitabının 1975 baskısı önümdeydi. Anlaşılmayan bir kelimesi var mı, diye baktım. Yoktu.
"Türkiye'de Köy Enstitüleri" önemli bir kaynak.
*
Mehmet Rauf'u (1875-1931) bilirsiniz. Servet-i Fünûn Edebiyatı'nın önde gelen ismi. Servet-i Fünûn deyince, "ağdalı dil" akla gelir. Servet-i Fünûncular, ağdalı dil kullanabilmek için çoklukla Arapça ve Farsçadan liste bile yapmışlar. Cenab Şahabeddin'in böyle bir listesi yayınlanmıştı.
Ağdalı dil hevesini, bir "musibet" olarak düşünürsek, aynı dönemde Türkçecilik hareketinin de başladığını söyleyebiliriz. Elbette orta yolu bulmak isteyenler (Ziya Gökalp, Ali Canip Yöntem, Ömer Seyfeddin gibi...), Türkçe kullanacağız derken, kelime üretmeyi aşırıya götürenler (Mehmet Fuat Köseraif gibi...) arasında da çatışmadan bahsedebiliriz. Ve 100 yıl ötesinden bu çatışma sürüp gidiyor desem de uydurukçular galip gelmiştir. Akan sele karşı durulamıyor. Dilimiz çölleşmiştir. Artık zamanımızda güçlü bir edebî eser gösteremeyiz.
Mehmet Rauf'un "Genç Kız Kalbi" (İlk baskısı: 1914), "Günümüz Türkçesiyle" İş Bankası Kültür Yayınları'ndan çıktı (84 s.). Allah'tan kitabı yeni harflere aktaran ve sadeleştiren sıradan bir isim değil; Ayşegül Çakan. Günümüzde Türkçenin hakkı ne kadar verilebilirse, o özeni göstermiş.
"Ayşegül Çakan, "Sunuş"ta, "Bir genç kızın, Pervin'in duyguları ve hatıratı üzerinden ilerleyen romanda Mehmet Rauf aşk, âşıklar, evlilik, hatta dönemin toplum yapısı içinde kabul görmeyen ilişkilere dair eleştirilerde bulunmaktan da kaçınmamıştır." der.
Okumak lâzım.