Türkiye kontrolsüz öfkeyle savaşa sokulabilir

Son tartışmalara bakarak "öfke" üzerine kafa yormak gerektiğini düşündüm. İnsan elbette öfkelenir.

Hadi biz yazarlar, gazeteciler kalemimizi sivriltiyoruz; ama, politikacılar, öfkelerini kontrol etmek mecburiyetindedirler.

Öfkenin kaynağı nedir ve öfkenin kaynağı ile öfkenin şiddeti arasında nasıl bir bağ vardır? Kızmanın ötesi öfkedir. Kızmak kontrollü, öfkelenmek ise kontrolsüzdür. Öfke nasıl anlatılıyor bakalım:

"Dilimizde, tam bir benzerlik göstermeseler de kızgınlık ve öfke gibi kelimeler birbirlerinin yerine sıklıkla kullanılmaktadır. Bu tanımlamalara düşmanlık, hiddet ve şiddet gibi kavramlar da eklenebilseler de aslında, saldırganlık olarak tanımlanabilecek şiddet durumları öfkenin davranışsal ve kontrolsüz olarak ortaya çıkması için kullanılırken, düşmanlık ise öfkenin daha çok kronikleşmiş haline işaret etmektedir. Literatürde Berkowitz (1993) düşmanca ve saldırgan davranışları benzer olarak değerlendirirken, Spielberger ve arkadaşları (1995) saldırganlığı öfkeden ve düşmancıl duygu ve tutumlardan ayrı olarak değerlendirmektedirler. Spielberger (1988) öfkenin orta şiddette bir rahatsızlık ve uyarılma halinden yoğun bir husumet ve saldırganlık durumuna kadar değişen yoğunluklarda yaşanabileceğini düşünmektedir. Öfkenin en tehlikeli sonucu olan şiddet içerikli davranışların, öfkenin yoğunluğu ile yakından ilgili olduğu açıktır." (Dr. Çiğdem Soykan, "Öfke ve Öfke Yönetimi", Kriz Dergisi, C. 11, S. 2, 2003)

Araştırıcı, "Öfke dile getirilmemiş veya anlaşılmamış, kabul görmemiş kızgınlıkların topluca yaşanması ve ortaya dökülmesi olarak da ortaya çıkabilir." dedikten sonra bipolar bozukluğunu hatırlatıyor:

"Bazı durumlarda ise altta yatan depresyon, bipolar bozukluklar, madde ve alkol bağımlılığı gibi ruhsal bozuklukların yanısıra, ağrılı ve kronik seyirli bir fiziksel hastalığa sahip olma da kişide kronik öfke duygularına neden olmaktadır. Yoğun olarak yaşanan öfke duyguları, kişi için saldırgan davranma eğilimini harekete geçirebilmektedir. Saldırgan davranışlarda ise temel olarak başkalarına zarar verme niyeti söz konusudur ve hem sözel hem de sözel olmayan biçimlerde ortaya çıkabilir."

Bipolar bozukluk şöyle tarif ediliyor: "Günümüzde oldukça yaygın olan ve iki uçlu bozukluk, manik-depresif hastalık gibi isimlerle bilinen bir psikolojik rahatsızlıktır. Kabaca tanımladığımızda bipolar bozukluk, kişinin iki ayrı mani ve depresif dönem arasında gidip geldiği bir hastalıktır. Kişi kendisini bir dönem normal hissederken bir dönem mani ve bir dönem de depresyon dönemi yaşar. Bu ruh halleri sürekli gelgitler halinde devam eder... Mani evresinde hasta kendisini aşırı hareketli hisseder, sürekli konuşur, öz güveni gereğinden fazladır, etrafındaki hiçbir tehlikeyi ve riski umursamaz ve taşkınlıklar çıkarabilir. Mani dönemindeki hasta kendisini aşırı coşkulu hisseder ve böylelikle hayatında almaması gereken birçok riski alabilir."

*

Genel bilginiz olsun diye "öfke" üzerinde durdum. Hangi politikacıyla örtüştürürsünüz, bilemem.

Son politik tartışmalar kıran kırana. Kendisine aşır güven duyan mı desem, kin güden mi, bilemiyorum öfkesini yenemiyor.

Gezi Hâdiseleri''yle birlikte Türkiye''nin 80 ilinde yürüyüşler, gösteriler oldu, Dolmabahçe Sarayı''nda Başbakanlık Bürosu bile işgal edilmek istendi. Olayların şiddetini düşünün artık.

Yönetenlerin öfkeleri sınırsızdı. İnsanı kazanmak yerine, nasıl ezeriz, hesabı içine girdiler. Bir tür intikam histerisine tutuldular. Kendilerince elebaşı gördüklerine ceza yağdırdılar.

Öfke yine dinmedi, intikam alınamamıştı. Öyle sözler edildi ki, insan şaşırıyor. Nedir o sözler: "Zavallılar... Yalancılar, omurgasız, proje, aparat... Çürükler, sürtükler..."

Böyle giderse sinkaflı sözler de edeceklerdir.

Benim endişem ne biliyor musunuz... Kontrolsüz öfkeyle Türkiye''nin savaşa sokulması. Allah korusun!

Yazarın Diğer Yazıları