Türkiye kaybetmemeli!

Bu hafta sonu İstanbul'un kaderi değil; daha ötesi Türkiye'nin kaderi belli olacak. Zat-ı Muhterem "İstanbul'u kaybeden Türkiye'yi kaybeder." demişti. Elbette İstanbul'un "getirdiklerini götürdüklerini" hesap ederek konuşuyor.

İstanbul'u (=Türkiye'yi) yemek isteyenler israfı, sömürmeyi, partilisini kayırmayı, eşe dosta ulûfeleri bırakıp karşı adayın "küfür"üne kafayı takmışlar.

İnsanlar eğer umuma hitap etmiyorlarsa, kendi aralarında konuşurken, kızdıklarında da, yarenlik ettiklerinde de halkın kullandığı dili kullanırlar, ortalık sözünü ederler. Burada kendi aralarında konuşurken karşılaştıkları bir menfi durum karşısında, bu menfi durumun müsebbibi gördüklerine "ayıplanacak" söz etmişlerse umumla ilgili değil; kendileriyle ilgilidir. Eğer bir başkası duymuş, müsebbip görülen kişiye yetiştirmişse, mesele iki taraf arasında halledilecek bir meseledir.

İstenmeyen söz edilmişse, alt edecek hiçbir şey bulamayıp, "Ya sen sahi, birine kötü söz söylemiştin!" diye çıkılırsa, halkı kendilerine güldürürler. Millet kimin kime kötü söz söylediğine bakmıyor. Onlar şahsî meseleler. Cebinden çıkana bakıyor, soyulup soyulmadığına bakıyor, ayın sonunu getirip getiremeyeceğine bakıyor, sırtından kimlerin geçinip geçinmediğine bakıyor, Türkiye'nin kalkındırılıp kalkındırılmadığına bakıyor...

Önceki akşam birbirine rakip İstanbul belediye başkan adaylarını dinledim, diyemem. Nelerin sorulacağı biliniyordu ve nasıl cevap verecekleri de malûmdu. Bir iki sefer açtım. Birinde İmamoğlu'nun cemaatlere, tarikatlara, yandaş vakıflara yapılan bildiğiniz yardımları sıralıyordu. Ardından cevap veren Binali, onların hizmet götürmeye yardımcı olduklarını söylüyordu.

Bir cemaatten kurtuluyoruz -ki kurtulduğumuz da şüpheli- yeri hemen bir başka cemaat/tarikat ve uzantıları vakıflarla doldurulmak isteniyor. Onların "paralel yapı" kurmadıklarını söyleyebilir misiniz? Bir zaman kan döken Cemaat'e de halka hizmet götürüyor, diye bütün kapıları açmıştınız. Binali, yeni işbirliğine girdikleri yapıların da halka "hizmet" götürdüklerini aynen söylüyor.

Sayıştay ne? Elbette biliyorsunuz... "Kamu idarelerinin gelir, gider ve malları ile bunlara dair hesap ve işlemlerinin kanunlara ve diğer hukukî düzenlemelere uygunluğunu tespit etmekle, malî rapor ve tablolarının güvenilirliğine ve doğruluğuna dair görüş bildirmekle, malî yönetim ve iç kontrol sistemlerini değerlendirmekle sorumlu."

"İstanbul Büyükşehir Belediyesi 2017 Sayıştay Denetim Raporu"nu okudunuz mu? Bu adla girin karşınıza çıkar. 183 sayfa. Yayın tarihi Ekim 2018. T.C. Sayıştay Başkanlığı yayını. (Sayıştaycılara helal olsun! "T.C."yi kaldırmamışlar; kullanıyorlar!)

Sayıştay Başkanlığı, bütün cesaretini göstermiş ve raporu internete yüklemiş. Neler var içinde neler. Bu partinin hükûmetleri zamanında nasıl kirli tortuların biriktiğinin ufak bir numunesi bu rapor.

Gazeteciyiz. Özel bilgiler de gelir bize. Sayıştay'ın kamuoyuyla paylaştığı bilgiler suyun yüzündekiler. Yüzde 85 suyun altındakiler. Birinin/birilerinin gazabı üzerlerine çekilmesin, kanlı bıçaklı olunan cemaate yamamaya kalkışılmasın diye büyük oran ortaya dökülmemiştir.

Düşünebiliyor musunuz! Binali, İmamoğlu kaldırıp gösterdiği hâlde Sayıştay'ın raporunu yok sayıyor.

Vereceğiniz oy ülkemizin kaderini belirleyecek.

Türkiye kaybetmemeli!

Yazarın Diğer Yazıları