Türkistan ışqından ölaman!

Adı konmasa bile Abdülhamit de Turancılık davası gütmüştür. Onun "İslâmcılık" davası ister istemez Türkler arasındaki irtibatı artırmıştır.

Şundan biliyorum: Osmanlı Arşivi'nde Yıldız Evrakı'nın epeyi elimden geçmiştir. (Tecrübeli arşiv uzmanı Yusuf İhsan Genç'i de burada anmalıyım. Birlikteydik.)

Turan sevdamız lisenin ilk yıllarından itibaren bizi esretmişti. Belgeler arasında Abdülhamit'in yazışmalarını görünce heyecanımız doruğa çıkmıştı.

Çin Halk Cumhuriyeti sınırları içinde kalan Uluğ Türkistan'ın parçası Doğu Türkistan iç sızlatıyor. Üzücü haberler geliyor. Ünlü Şair Abdurrahim Heyit hapisteydi. Şehit düştü dediler. (Sağ olduğu açıklandı. Heyit'le görüşen ünlü sanatçımız Bünyamin Aksungur'la yaptığım röportajda ayrıntılı bilgi vardır: "Musiki evrensel değil millîdir", 19 Kasım 2018). Milyondan fazla Türkistanlı Nazilerin yaptığı gibi kampa toplanmış. Türk Dışişleri de toplama kampları kapatılsın, dedi. Çinlileştirebilseler mesele kalmayacak da, olmuyor işte... İsa Yusuf Alptekin'in hatıralarını okumuştum geçmişte... "Olamaz bu kadar!" diyorsunuz.

Bizim Çinlilere tarih borcumuz vardır. Onlar yazmasıydı, biz kendimizi tanıyamayacaktır. Ve üstelik, Türk'e akıl veren de -muhtemelen- Çin asıllı: Tonyukuk. Bu tarihî hakikat, bizce "Türk" deyince "ırkçılık" diye kılıçları çekenlere bir derstir.

Vatan Partisi'ne, hususiyetle Doğu Perinçek'e büyük iş düşüyor. Çin ve Vatan Partisi birbirlerinin sözünü dinliyor ama bizimkiler daha fazla mı söz dinliyor ne!

Doğu Perinçek'in İsviçre'de, "Ermeni soykırımı" iddialarına karşı aslanlar gibi yaptığı savunmanın şahidiyim. Uzun uzun yazdım.

Diyorum ki; Lozan'a gittiğimiz gibi, Bu defa Kaşgar'a, Urumçi'ye gidelim. Neler olduğunu birlikte gözleyelim.

Biz Türk Dünyası'ndan ayrı kalamayız. Şimdi şaşıracaksınız... Aşağıdaki satırlar Bülent Ecevit'in:

"Türkiye'de, öteden beri, kökenleri, kültürleri, dilleri, bizden çok ayrı birçok ülkenin edebiyatıyla, sanatıyla yakından ilgileniriz. Bu, kuşkusuz, olumlu ve gerekli bir ilgidir. O arada Rus edebiyatını, sanatını da yakından tanırız. Ama eski Sovyetler Birliği'ndeki Türkler'in kültür yaşamına, edebiyatına, sanatına yüzyıllarca uzak kalmışız. Dil bağımız bile büyük ölçüde kopmuş, ortak tarihimiz geçmişin karanlığına gömülmüş, Batı'yla Doğu'yu uzun yıllar ayıran 'Demir Perde'den 'Berlin Duvarı'ndan da daha kalın bir duvarı kendi aramıza kendi ellerimizle örmüşüz. Şimdi o duvarı yıkma zamanıdır, değişik ülkelere dağılmış Türkler arasında kültür bağlarını yeniden canlandırma zamanıdır. Buna öncülük görevi yazarlara, sanatçılara, özellikle de ozanlara düşer. Çünkü, bir düşünürün dediği gibi, 'şiir insanlığın ana dilidir'. Üstelik Türkler için şiir, başta gelen düşünme, algılama ve anlatma aracıdır. O nedenle Türklerde halk şiiri çok gelişmiştir. Orta Asya'dan, Kafkaslar'dan Anadolu'ya, Anadolu'dan Balkanlar'a kadar uzanan bölgedeki Türklerin, Allah korkusuna değil, Allah sevgisine dayanan ve bu sevgiyi insana da yansıtan aydınlık, hoşgörülü ve birleştirici İslam tasavvufuna en büyük katkı da halk ozanlarından gelmiştir. Onun için değişik ülkelere dağılmış Türkler arasındaki kültür bağını ve dayanışmayı güçlendirmenin belki de ilk adımı, biribirinin şiirini tanımak olabilir." (1994. Bir Türkistanlı şairin şiir kitabına yazdığı takrizden.)

Ey Türkistan! Işqından ölaman! (Ey Türkistan aşkından ölürüm.)

Yazarın Diğer Yazıları