Türk'e dönüş (2)
Bir gazeteci, yeni Genelkurmay Başkanı Org. Hulusi Akar'ın, 30 Ağustos Zafer Bayramı münasebetiyle yayınladığı kutlama mesajında 14 defa "Türk" adı kullandığını, hatta daha ötesi "Türkiye Cumhuriyeti" yerine "Türk Cumhuriyeti" dediğini sevinçle yazmıştı. (Ertuğrul Özkök, Hürriyet, 30 Ağustos 2015).
Gazetecinin buradaki sevinci, sadece Genelkurmay Başkanı "Türk"ü fazla vurguladığı için değil; söylemese bile Ak Parti'ye inat "Türk" dediği içindir.
Türk'e dönülecek; yolu yok!
İslâmcılarımız kafayı "İslâm"la karıştırıyorlar: "İslâmda kavmiyetçilik yok!" deyip kestirip atıyorlar, cümlenin altını da alabildiğine Türk düşmanlığıyla dolduruyorlar.
İslâmcılar, Türklüğü öne çıkarmış isimlere düşmanlık güderken doğrudan Türk'ü hedef alıyorlar. Hep yazıyorum: Git tenkit ettiğin adama düşmanlık et! Araya neden Türk'ü katıyorsun!
Türkiye'deki İsâmcılığın handikabı bu...
Satı' Bey'i (1880-1969) bilir misiniz?
Satı' Bey, Arap milliyetçiliğinin de teorisyenidir. Yerinde bir milliyetçilik ve ülkeler arasında fark da gözetmemiştir. Suriye'ye gitmiş, Irak'a gitmiş, Mısır'a gitmiş, sonra yine Suriye'ye dönmüştür. Hep eğitime kafa yormuştur.
Satı' Bey, Türk eğitimini de muasırlaştırmak için hususî gayret göstermiştir. Sonra, Millî Mücadele verilirken "Ben Arap milliyetçiliği yapacağım." demiş ve çekip gitmiştir. (Araplar "El-Husrî" olarak bilirler.)
Satı' Bey, Arap milliyetçiliği yaparken, Türk düşmanlığını aklının ucundan geçirmemiştir. Üstelik Arap milliyetçiliğini bile Türkçeyle yapmıştır.
Satı' Bey, II. Tanzimat döneminde iki fikir üzerinde durmuştur: Biri "İslâm medeniyeti", diğeri "vatan":
"O zamanki bazı akımlara karşı 'yeniden İslâm medeniyetini alamayız' diyordu. Avrupa o medeniyeti aldı, geliştirdi; biz, Avrupa'dakini alacağız; Orta Çağ'dan başlamak gerekmez. İslâm medeniyetinin kendisini değil ruhunu almamız lâzım diyordu." (Mustafa Ergün, "Satı' Bey Hayatı ve Türk Eğitimine Hizmetleri", İnönü Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, S. 1,1987).
Satı' Bey, çok sevdiği Tevfik Fikret gibi "milletim nev-i beşer vatanım rû-yi zemîn" (Milletim insan, vatanım yeryüzü") dememiş, Balkan bozgunundan sonra, vatan fikri ve vatan sevgisi üzerinde ciddiyetle durmuştur:
"Okullarımızda en çok 'vatan terbiyesi'ne önem verilmesini istemiştir. Halkı, savaşın topsuz tüfeksiz olanına, fikrî ve içtimaî savaşa çağırmıştır. Fichte'nin Prusya'da yaptıklarına dikkati çekmiştir. 'Beşiği sallayan el âtiyi hazırlar' diyerek, vatan eğitimini ta aile kucağına kadar indirmeye çalışmıştır. Bulgarların, beş-altı ay süreyle işgal ettikleri yerleri 'vatan' saydıklarını, oysa bizim beş-altı yüzyıldır idare ettiğimiz yerlere 'vatan' diyemediğimizi belirterek 'Yanya'larımızı' istemiştir." (M. Ergün, a.g.m.)
Satı' Bey, Osmanlıcıdır ve Osmanlı'yı Türk'ün kurduğunun şuurundadır.
"Siyasî İslâmcılar" Satı' Bey'den "İslâm Medeniyeti" diyerek Orta Çağ'a gidilmemesi gerektiğini, sonra "Türk" demeden dahi Türk temelli "vatan" kavramını -hiç umudum yok ama- öğrenmelidirler. ("Türk'e Dönüş"e devam edeceğiz.)