Türkçe hasbihali
Sevgi Özel fazla tanınmamaktan şikâyetçi.
Tanınmasında hadi benim de payım olsun (Sevgi Hanım, hiç küsüm çekme! Edebiyat kitabımda biyografiniz var. Yakında yeni baskısı yapılacak. Yeni kitaplarınızı da ekleyeceğim.)
Hürriyet Pazar’da kendisiyle mülâkat yapılmış.
Sevgi Özel, eski Türk Dil Kurumu’nun tam bir fanatiği.
O da benim gibi DTCF’li. Fakülteye kaydolmuş ama bir iki sene pek gitmemiş. 1967-1968’lerde fakülte işgalleri başlayınca, Sevgi Hanım fakültesini sevmiş.
Sevgi Özel durup dururken neden aklınıza geldi de yazdınız, diyeceksiniz.
Onun ve onun gibilerin izine basan neo-İslâmcıların ortak noktalarından biri uydurukçaya ölümüne sahip çıkmaktır.
“Uydurukça” veya “Kurumca” dediğimiz dil, Türkçeyi güdükleştirmek ve Türkçenin içinde bir budak çıkarmaktır. Bu budak dilinize öyle bir batar ki, sinir uçları beyninizi zonklatır, kendinizi anlatmakta âciz kalırsınız.
Sevgi Hanım sosyalist. (Sosyalist olduğunu kendisi söylüyor. Hiç ödül almamış. “Kimliği” ni açıkladım ya, artık “belli merkezler” den ödüller de yağmaya başlar.)
Tabiatıyla milliyetçiliğe karşıdır ama dil meselesinde tam bir Türkçü!
Sosyalistlerin çok sevdiği bir cümleyle söylersek: Bu ne yaman çelişkidir Sevgi Hanım!
(Aslında çelişki yok: Ayrıntısı çok yazıldı bunların... Sevgi Hanım hepsini bilir. En Türkçü Atsız bile çelişkileri bir bir ortaya koymuştur! Benim “Gök Konuksal Avrat-Türkçenin Türkçesi” adlı kitabımda da vardır.)
***
Darbelerden iğrenirim, bilirsiniz. Yalnız 12 Eylül Cuntası, siyasîlerin yapamadığı iki şeyi yapmıştır: Birincisi; militan yazarları ödüllendirme merkezine dönüşmüş, Türkçeyi katletme misyonunu hakkıyla yerine getiren Türk Dil Kurumu’nun yapısını değiştirmiş, ikincisi; 27 Mayıs 1960 Darbesinin her yıl bayram olarak kutlanmasını kaldırmıştır.
Solun inatçılığına, örgütçülüğüne, protesto kültürüne hayranım. İstihzaî bir cümle kurmadım; hakikaten hayranım.
Eski TDK kapandı, “Kurumcacılar” Dil Derneği kurdular, dergi çıkardılar ve misyonlarını kaldıkları yerden devam ettirdiler. Çok da başarılı oldular.
***
Asıl konuya geleceğim.
Sevgi Özel, mülâkatında şöyle bir cümle kullanıyor:
“CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ’Yeni anayasa yapılırken olmazsa olmazlarımız arasında Türk Tarih ve Dil Kurumlarının açılması da var’ dedi. Bu bizi sevindirdi.”
Bunu zaman zaman, çok aklı başında bildiğim Deniz Baykal da dillendirmiştir.
Ezbere konuşuyorlar. Benim bu yazımı okuduktan sora bir daha düşünsünler ve meselenin mahiyetini iyi araştırsınlar. Gerçi eskiye dönülse ne olur dönülmese ne olur; köprünün altından akan sular öyle bozbulanık ki, hiçbir şey fark etmiyor!
(Sevgi Hanım aklıma takıldı: “ç” ve “d” seslerinin yan yana gelme meselesini Kemal Bey’e bir hatırlatsanız. Kimliğinde “Kılıçdar” mı yazılmış, yoksa “Kılıçtar mı?” )
Mülâkatta aklıma takılan diğer bir konu Sevgi Hanım’ın ünlü yazar Attilâ İlhan (1924-2005)’a çok kızması... Diyor ki:
“Attilâ İlhan Dil Devrimi’ni gereksiz ve yanlış buluyordu. Özellikle 12 Eylül’den sonra Dil Devrimi’ni çok ağır eleştirdi. Büyük bir laf edeceğim: Bana göre Şair Attilâ İlhan yüzyıllarca okunacak. Ama Attilâ İlhan dili ağdalı düzyazılarıyla gelecekte olmayacak.” (Hürriyet Pazar, 10 Temmuz 2011)
Doğru söze ne denir Sevgi Hanım!
Ortada “Türkçe” kalmazsa Attilâ İlhan da kalabilir mi?