Türk ulusu için mühim bir zafer: Büyük Taarruz
Atatürk'ün 19 Mayıs 1919'da Samsun' a çıkmasıyla, Türk milleti için kurtuluş mücadelesi başlamıştı. İlk olarak yayınlanan Amasya Genelgesi; ardından Erzurum, Balıkesir, Alaşehir ve Sivas'ta yapılan Kongreler ve devamında gerçekleştirilen Amasya Protokolü ile Anadolu'da amaçlanan ruh oluşuyordu. 23 Nisan 1920'de de TBMM kurularak halk yönetime dahil edildi.
TBMM'de yapılan görüşmeler sonucu kurtuluş için tek çarenin düşmanla mücadele olduğu kararlaştırılmış ve oluşturulan düzenli ordu ile savaşa girilmiş; Doğuda Ermeni çetelerine karşı, I. ve II. İnönü savaşlarında da Yunanlılara karşı başarı elde edilmişti. 26 Ağustos 1921'de Başkomutan Mustafa Kemâl Paşa, Yunan ordusunun yeniden saldırıya geçmesi üzerine Sakarya Meydan Muharebesi'nde o meşhur emri vermişti: "Hatt-ı müdafaa yoktur, sath-ı müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı, vatandaşın kanıyla ıslanmadıkça terk olunamaz."
Bu emir sonrası Binbaşı H. Avnî Alparslan Bey, askerlerine: "Bu savaş böyle bir savaş olacak. Çünkü bu savaş fetih yağma savaşı değil, vatan savaşı. Hîçbir hatâyı affetmeğe hakkımız olmadığı bir savaş. Komutanlarımız izin vermedikçe geri çekilmeyeceğiz, öleceğiz. Askere örnek olacağız. Çocuklarımıza para pul, mal mülk değil, milleti için şehîd yahut gâzî olmuş nâmuslu bir askerin çocukları olmanın şerefini bırakacağız." demişti.
Türk ordusu büyük bir kararlılık örneği göstererek bu emirlere uydu ve Sakarya Meydan Muharebesi Türk milletinin savunma durumundan taarruz durumuna geçtiği dönüm noktalarından biri olarak tarihe geçti. Devamında büyük bir taarruzla düşmanı tamamen yok etmek için hazırlıklar başladı ve 1922 yılı Ağustos ayına kadar sürdü. Gazi Mustafa Kemal'in başkomutanlığını yaptığı ordu, 26 Ağustos 1922'de düşmana saldırdı.
30 Ağustos tarihine kadar çembere alınan düşman kuvvetleri, Dumlupınar'da aldığı darbe sonucu kaçıyordu. Mustafa Kemal Paşa kaçan askerleri gördükten sonra onları kovalamak için o meşhur komutunu verdi: "Ordular, ilk hedefiniz Akdeniz'dir. İleri!" Böylelikle, Yunan ordusu İzmir'e kadar takip edildi ve 9 Eylül 1922 tarihinde ise İzmir'den, "geldikleri gibi gittiler."
***
Büyük Taarruzun başlangıcı olan 26 Ağustos tarihi, aynı zamanda 26 Ağustos 1071 Malazgirt Meydan Savaşı ile de denk düşmektedir. 26 Ağustos 1071 ile 30 Ağustos 1922, iki büyük zafer günüdür. Birincisi, Anadolu'nun kapılarını Türklere açmış; ikincisi, Anadolu'nun Türk kalmasını sağlamıştır.
1922 yılında 26 Ağustos'ta başlayıp, 30 Ağustos'ta Dumlupınar'da Mustafa Kemal'in başkumandanlığında zaferle sonuçlanan Zafer Bayramı olarak kutladığımız Başkomutanlık Meydan Muharebesi(Büyük Taarruz), bağımsızlık mücadelemizde unutulması mümkün olmayan günlerden biridir. Düşmanın haksız işgaline "dur" diyen ve Türk milletinin asla esir edilemeyeceğini bütün dünyaya gösteren bir zafer hikâyesidir. Millî birlik ve beraberlik ruhunun yansımasıdır.
Başkomutanlık Meydan Zaferi'nin ikinci yıldönümünde, Dumlupınar'a gelen Gazi Mustafa Kemal, burada yaptığı konuşmasında o günden günümüze mesaj niteliğindeki bu sözleri söylemiştir: "Kendilerine bir milletin geleceği emanet edilen adamlar, milletin kuvvet ve gücünü yalnız ve ancak yine milletin gerçek ve kabul edilir yararlar elde etmesi yolunda kullanmakla sorumlu olduklarını bir an hatırlarından çıkarmamalıdırlar. Bu adamlar düşünmelidirler ki, bir memleketi ele geçirip işgal etmek, o memleketlerin sahiplerine hükmetmek için yeterli değildir. Bir milletin ruhu baskı altına alınmadıkça, bir milletin kararlılığı ve iradesi kırılmadıkça, o millete hükmetmenin imkânı yoktur."
Ulusal bağımsızlık yolunda mücadele verilerek Büyük Taarruz'un başarıyla sonuçlanmasının 95. Yıl dönümünde, bu zafer haftasında, Mustafa Kemal ATATÜRK ve kahraman Türk ordusunu saygı ve minnetle anıyorum.