'Türk bayrağı' değişsin diyene gösterilen itibar
"Türk bayrağının adı değişsin!" diyen, hem de HDP'nin eş başı Selahaddin'i referans gösteren birine "çok çok itibar" gösterilmesini bir türlü anlamıyorum, diyeceğim ama çok çok itibar edenlerin zamirindeki fikir aynı olmasa itibar gösterirler mi?!
Sık bahsettiğim için kim olduğunu anladınız. Hilâl midir, Kaplan mıdır, nedir işte o!
Reis tayyaresine bindirdi, kıtaları aşırtıp ta Amerika'ya götürdü.
"Türk bayrağının adı değişsin!" diyen Hanım, güya Trump'ı köşeye sıkıştırdı! Ama Trump dalgasını geçti.
Bir insan "Türk bayrağı adı değişsin devlet bayrağı olsun." demişse, niyeti kötüdür. Türk'le hesabı vardır ve "Türk" adını bırakın "Türkiye"nin adının bile değişmesini isteyecektir.
Devletin adı "Türkiye" ise, bayrağın adı da "Türk bayrağı"dır. "İslâmcılar"ın ana fikri de budur.
"Türk"ü silmeye kalkanın pişmanlığı da kabul edilemez! Samimi bir pişmanlıksa, kenara çekilir ve bir daha ortaya çıkmaz. Ama bizde ne oluyor? Ne kadar düşmanlık, o kadar itibar!
Osmanlı Devleti'nin adını araştırın, dışarıda daima "Türkiye"dir. Devleti Türkler kurmuştur ve Türkler idame ettirmektedirler. Hangi unsurlar yaşarsa yaşasın, bu ad değişmez. O ülkede yaşayanlar Türk halkıdır.
Reis, başından beri etnisiteleri sıraladı, insanları yanlış düşünceye sevk etti maalesef.
Etnisiteler vardır ve başımızın tacıdır. Hep yazarım. Halklar imtizaç etmiştir; birbirine geçmiş, renkler soluklaşmış, çok yerde belli belirsiz hâle gelmiş aynîleşmiş, "bir" olmuştur. Kimi kimden ayıracaksın, kimi kimden koparacaksın!
Etnisite sıralaması "ümmet"in içine şüphe sokmaktan başka mana ifade etmez. Kur'ân-ı Kerîm'de buyurulur:
"Ey insanlar, gerçekten, biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve 'birbirinizi tanımanız ve tanışmanız' için sizi halklar ve kabileler (şeklinde) kıldık."(Hucurât, 49/13). ("li-teârefû: Ârif olmanız, birbirinizle bilişmeniz için" manası üzerinde derin düşünmeliyiz!)
Ama gelin görün ki, emperyal güçlerin oyuncakları, "Türk"e savaş açmışlar, içimizdeki "aptallar" da onların ağzına bakar olmuşlar, "Türk"ün silinmesini, bayrağın adının bile değişmesini istemişlerdir.
Hani "çözüm" dedikleri çözülme döneminde "Son Stalin" Abdullah Öcalan baş tacı edildiği dönemde, "Âkil adamlar heyeti kurulsun." demişti. Hükûmet edenler sözünü ikiletmemiş, "Çözüm/çözülme"yi anlatması için "Âkil adamlar heyetleri" kurup bölgelere göndermişti. Onlardan birinde Hilâl K. da vardı. (Biz "Tarihimizdeki İşbirlikçiler" genel başlığı altında dokuz gün süren yazı dizimizde "Öcalan'ın nasihatçıları"nı uzun uzun yazdık. Girip okuyabilirsiniz.)
R. T. Erdoğan'ın, Trump'la görüşmesinin ardından basın toplantısı düzenleniyor, Trump, Reis'e jest yaparak soru sorması için istediği bir gazeteciyi seçmesini söylüyor. O da Hilâl K.'yı seçiyor. Bizimki uzun uzun "Türkiye tezleri"ni anlatıyor. Zaten içeride bu meseleleri konuşup gazetecilerin karşısına çıkmışlardı. Trump da dalgasını geçiyor, "Siz haber yaptığınızdan emin misiniz!" diyor.
Hilâl K., üniversitede ders verdiğim sırada öğrencim olsaydı gazetecilik dersinden kalmıştı!
Burada sorularla cevaplarla ilgili değilim. Reis'in ona gösterdiği itibar beni şüpheye sevk etti.
"PKK ile mücadele konjonktürel mi?" sorusunu sormadan edemiyorum.