Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Abdullah OSKAY
Abdullah OSKAY
Ticaretin Politikası

Turizmde yolumuz uzun

Akdeniz coğrafyası bol güneşi, tarihin başladığı topraklara sahip olması gibi nedenlerle dünyanın birçok bölgesinden turist çekti, çekiyor. Özellikle kitle turizminin yaygınlaşmaya başladığı 1980’lerden bu yana bölge, turizm bakımından dünyanın en önde gelen yerlerinden birisi olarak görülüyor.

Bölgede Fransa, dünyanın en fazla turist çeken ülkelerinden biri. İtalya ve İspanya’nın turist sayısı da oldukça fazla. O kadar fazla ki, turistler nedeniyle artan enflasyon ve barınma sorunu, turizmin yarattığı kirlilik gibi sorunlar gündemde üst sıralarda yer alıyor ve bu ülkelerde turist karşıtı hareketler ivme kazanıyor. Henüz turistlere kapılarını kapatan veya zorlaştıran bir ülke yok ama belirli stratejilerle nitelikli turiste odaklanan, geldiğinde daha fazla para bırakacak kesimler hedeflenen stratejiler hayata geçirilmeye çalışıyor. Bu ülkeler Akdeniz coğrafyasında turizmden en çok gelir elde eden ülkeler.

Doğu Akdeniz’de ise önemli turizm destinasyonlarına temelde Yunanistan ve Türkiye olmak üzere iki ülke sahip. Turizm gelirleri ve turist başına elde edilen gelirleri Batı Akdeniz’e göre düşük. Yunanistan, 30 milyon civarında turist çekip yılda 17 milyar dolar gelir elde ediyor. Türkiye’de ise bu rakam 50 milyon turistle 30 milyar dolar gelir.

Peki Doğu Akdeniz’deki bu iki rakip ülke, turizmde neyi iyi yapıyor, neyi kötü yapıyor?

Yunanistan turizmde standartlarını Türkiye’ye göre daha iyi oturtmuş bir ülke. Hanutçuluk, çığırtkanlık kesinlikle yok. Fiyatlar hemen her yerde üç aşağı, beş yukarı aynı. Yeme-içmede, hijyende, takside çok sıkı denetimler ve bunun getirdiği asgari standartlar var. Yerel kalkınma öncelenmiş. Hemen her yerde çok uluslu markalardan daha ziyade yerel esnafa dayanan bir strateji göze çarpıyor. Çok katlı oteller ülkede oldukça az. Bizdeki AVM mantığı zaten neredeyse hiç yok. Yerel mimari oldukça iyi korunmuş. Deprem bölgesi olan Yunanistan’da birçok adada iki kattan yüksek binaya izin verilmiyor. Atina’da ise 6 katın üstünde bina görmek bile oldukça zor. Denizciliği iyi bilen Yunanistan’da adalar arasında üst düzey bir iletişim ve ulaşım altyapısı oluşturulmuş. Mikonos, Santorini gibi adaları dünya sosyetesinin gözde noktaları haline gelmiş. İnsana insan gibi yaklaşılınca, insanların eğlence ve yaşam tarzlarına saygı duyulunca dünyanın birçok bölgesinden turistler Yunanistan’a akın etmiş. Yabancı dilde ise Yunanistan, net bir şekilde Akdeniz’de diğer gördüğüm ülkelere göre çok ileride. Plajlar genel olarak halka açık ve temiz. Tuvaletler de aynı şekilde. Yerelde hemen her yerel yönetim, oldukça kapsayıcı yıllık dergiler çıkarmış.

Yunanistan turizmde mesafe kaydetse de, hâlâ turist başına Akdeniz’in batısındaki ülkelere göre geliri az. Yunanistan için bir diğer sıkıntı da, ekonomisinin içinde turizmin payının çok yüksek olması ve bu durumun diğer sektörleri dışlayıcı etkiler yaratması. Her yıl bizdekine benzer orman yangınları da yaygın.

Türkiye’de ise durum Yunanistan’a göre pek iç açıcı değil. Kıyılar, lüks oteller ve yazlıklarla ranta kurban edilmiş durumda. Yerel kalkınmada turizmin adı neredeyse yok. Yerel halkı kapsayıcı değil dışlayıcı mekanizmalarla turizmde yol almaya çalışıyoruz. Turist başına gelirimiz düşük. Hanutçuluk ve çığırtkanlık yaygın. Sürprizlerle dolu fiyatlarımız iç turisti bile şoka uğratıyor. Hijyen sorunumuz var. Plajlarımız işgal altında. Kitle turizmiyle Avrupa’nın düşük gelirli turistine hizmet ediyoruz. Standartlarımız ve denetimlerimiz zayıf.

***

Yunanistan'ın turizmdeki başarısı, sürdürülebilirlik, yerel kültüre saygı, temizlik ve etkili yönetim stratejilerine dayanıyor. Türkiye ise henüz daha fazla adım atması gereken bir süreçte. Ülkemizin de güçlü yönlerini geliştirerek, zayıf yönlerini ele alarak ve sürdürülebilir turizm ilkelerine odaklanarak gelecekte daha dengeli ve başarılı bir turizm sektörü oluşturabiliriz.

Yazarın Diğer Yazıları