“Terörle hukuk dışına çıkmadan mücadele”

Yüksek Askerî Şurâ bitti
Hükûmet her istediğini yaptırdı.
İhraç var mıydı?
“İrticaî faaliyet”ten ordudan kimse ihraç edilmedi.
Sahi “irticaî faaliyet” ne demek? Ölçüsü nedir? Unutmuşlara açıklayalım:
“İrticî faaliyet” İkinci Meşrutiyetle ortaya çıkmış bir kavram. “Geriye dönüş” ü ifade ederken, yani Meşrutiyetten öncesi kastedilirken, giderek “İslâmî faaliyet” i gösteren ( “İslâmî faaliyet” de izafî... Farklı farklı faaliyet var; içine girsek günlerce yazmamız gerekir) bir kavram oldu.
Bu çok tehlikeliydi... İrticanın ( “irticaın” demiyorum. Türkçeye göre yazalım artık. Türkçede “ayın”ı gösteren işaret ilmî çalışmalarda kullanılıyor yalnız) sınırı yoktu... Allah’ın kelâmını dillerinden düşürmeyenler de “irticaî faaliyet” e (burada “irticayî” diyemiyorum! Alışamadım daha!) girerdi, namaz kılanlar da.
Bu ülkede insanlarımızın yüzde 99’ü Müslüman diyorsak, erinden komutanına namazını kılar... Kimse dinî vecibelerini yerine getirmek için zorlanamaz ama, kimse dinî vecibelerini yerine getirdiği için engellenemez.
Namaz savaşta bile terk edilmemiştir. Peygamber Efendimiz sadece Tebük Savaşında müşriklerin saldırıları yüzünden namazını kılamamıştı. Müteakip vaktin içinde kazayı eda etmişti.

***

Namazını kılan insanlarını duygularını mutlaka anlamak gerekir. Bir de bunun üzerine “irtica” yaftasını yapıştırırsan, ikilik çıkar, üçlük çıkar, insanlar birbirlerine farklı gözlerle bakarlar.
Eskiden komutanlar devir teslim törenlerinde “irticaî faaliyet” lerle nasıl mücadele ettiğini anlatır, kendilerinden sonra gelenlerin de aynı yolda yürümelerini isterdi.
Her yıl, her komutan aynı şeyleri söylerdi. Şartlar tamamen değişti.“İrtica” konuşma metinlerinde yok, “ihraç”ta da yok.

***


Söz Yüksek Askerî Şurâ’dan açıldı asıl konuya gelemedim.
Askerlik kısalacak deniyor. Bakan Bekir Bozdağ, üzerinde çalışıldığını söylüyor. Askerlik meselesi olduğuna göre, askerlerle koordineli gidiliyordur.
Öteden beri şu askerlik beni düşündürüyor. Kimin ne kadar askerlik yaptığını tam bilmiyorum, kimi 9 ay, kimi 15 ay yapıyormuş ama benim meselem askerliğin mümkün olduğu kadar kısalması.
Belli oranda profesyonel asker tutacak, halka ancak topyekûn savaşta ihtiyaç duyacaksın.
Terörle mücadeleyi mutlaka profesyonel asker veya polisle yapmalısın.
Çok insanımız 20-21 yaşında toprağa düştü. Bu gencecik insana ne eğitim verirsen ver, ne kadar tecrübe kazanır ve yıllarını dağlarda geçirmiş eşkıyaya karşı nasıl mücadele yürütür? Başındaki komutan da en fazla üsteğmendir; o da daha pişmemiştir.

***


Yeri gelmişken söyleyeyim: Yeni Genelkurmay Başkanı Org. Necdet Özel’in, 2. Ordu komutanıyken yaptığı konuşma beni rahatsız etmiştir. Diyor ki: “Hukukun dışına çıkmadan terörle mücadele ettik.”
Bir komutan bunu nasıl söyleyebilir!
Birileri de Orgeneral’i alkışlıyor; hukukun dışına çıkmamışmış!
Hiçbir komutan “hukukun dışına çıkarak” terörle mücadeleyi düşünemez. Terörle mücadelede kanun ne ise o uygulanır.
Org. Özel’in konuşması, sanki başka şeyleri ima ediyor. Kendi askerini töhmet altında bırakıyor.
Şu gerçeği de kabul edelim... Tam siyasî destek alamayan hiçbir komutan terörle mücadelede başarılı olamaz.
Asker silâh kullanır, siyasî ise, terörü madde ve manada destekleyenlerin yolunu keser. Lojistik desteğe askerle birlikte engel olur, ama teröristlerin propagandasının yapılmasını da “Demokraside herkes her şeyi söyler” diye geçiştiremez.
Asıl mesele budur. Askerimiz kendi hatası yüzünden şehit düşmüyor, siyasîlerin teröre destek verenleri teşvik etmesi yüzünden şehit düşüyor.
Bu da böyle biline!

Yazarın Diğer Yazıları