'Tek Adam' yönetimi nasılmış?!
Diktatörlüğe çarpıcı bir örneği Ertuğrul Özkök verdi. Gazete yönetiminin itiraz etmemesi de şaşırtıcı. Yazar kendisinden beklenmeyecek bir çıkış yapıyor. Verdiği örneğin, ülkemizde "birini" çağrıştırması için, satır aralarını şifrelerle döşüyor. O şifrelere geleceğiz. O örneği okuyalım:
"Balaton Gölü'nün adını duyunca, geçmişte beni çok etkileyen bir kitap aklıma geldi.
Ünlü Fransız siyaset bilimcisi Prof. Maurice Duverger, 1980 yılında 'Les Orangers du Lac Balaton' isimli bir kitap yayınladı.
Türkçesi 'Balaton Gölü'nün Portakal Ağaçları'ydı...
Kitabın adı, 1950'li yılların başlarında, Macaristan'ın hâlâ Stalinist bir yönetim altında bulunduğu yıllarda geçen gerçek bir olaydan esinlenmişti.
Stalinci Komünist Parti yönetimi bir gün Balaton Gölü kenarına portakal ağaçları dikmeye karar verir.
Ancak gölün kenarı çok soğuktur ve her yıl buzlanma olmaktadır. Bölgedeki botanik uzmanı itiraz eder, 'Burada portakal ağacı tutmaz' der...
Ama emir çok yukarıdan, politbürodan gelmiştir. Devleti temsil eden politbüro ve başındaki müstebit genel sekreter, 'Portakal ağacı dikin' emrini tekrarlar.
Pahalı ağaçlar getirtilir, dikilir ve daha ilk kış o yıl bütün portakal ağaçları donar.
Parti hemen kararını verir:
'Botanikçi sabotaj yapmıştır ve ağaçları bilerek kurutmuştur...'
Bütün diktatörler 'hain' kelimesini çok sever ve her olayda mutlaka bir hain bulur.
Neticede, 'Sabotajı yapan hain botanikçi' bulunmuş ve parti tarafından en ağır cezaya çaptırılmıştır.
Yakın tarih bana hep şunu anlattı:
Tek partileşmiş, tek adamlaşmış devlet, devletleşmiş tek parti ve tek adam, bir ülkenin ve bir halkın başına gelebilecek en büyük felakettir."(Hürriyet, 22 Ağustos 2019).
Gazete el değiştirdikten sonra, artık ne yazacaklarını, neyi öne çıkaracaklarını bildiğimiz için okumuyorduk. İstanbul dışındayım. Bir yerde, gazete önüme geldi. Karıştırırken, yazı gözümü ilişti. Yazar, Sovyetleri çok iyi tanır. "Stalin Baroku-Sovyetler Birliği Üzerine Fevkalade Şahsi Gözlemler" (1989) kitabını da okumuştum.
TBMM göstermelik. Saray tek merci. Bir kişinin imzasıyla her şey hallediliyor. Daha doğrusu halledildiği sanılıyor.
"Tek Adam"a çevresi, olağanüstü güç yüklemiş, o "Tek Adam" buna inanmıştır.
Bir Müslüman ilâhlaştırılır mı? Bizde ilâhlaştırılıyor. Daha yakın zamanda "Allah gibi" diyenden geriye doğru gittiğimizde bir "ilâhlık" ve bir "peygamberlik" atfedildiğini görüyoruz. "Tek Adam"ın kendisi çıkıp "Arkadaşlar, ben bir faniyim, beni bu sıfatlarla anmanız sizi küfre götürür." demiyor. Sanırım, bir şair hanım, çok ileri gidince şiir kitabının toplatılmasını istemişti. Takip etmedim, toplatılıp toplatılmadığını bilmiyorum.
Yeni rejim denenmiş ve tutmayacağı görülmüştür.
Şunu samimiyetle söylüyorum... "Tek Adam"a da yazık. Bütün yükü ona yüklüyor, geriye çekiliyoruz.
Bir ifade çıkardılar: Denge-denetleme. Dengeleyelim ve denetleyelim.
Yeni rejimin revize edilecek bir tarafı yok. Revize edeceğiz derken, daha batırırız.
Rejim değişmelidir.