Tek adam sisteminde tek ses olamama problemi
Danıştay İdari Daireler Kurulu, bu hafta üç konuda karar verdi: Kararların biri 2013 yılında yapılan yönetmelik değişikliği ile okullarda okutulması engellenmek istenilen "Andımız", diğeri devlet madalyalarından Atatürk kabartmasının çıkarılması, sonuncusu ise Covid-19 pandemisinde işini kaybeden veya zor durumda olan kimselere yardım amacıyla belediyelerin yürüttüğü bağış kampanyalarının İçişleri Bakanlığı'nın genelgesiyle engellenmesi ve hesaplarının bloke edilmesiyle ilgili.
Sonuncusu alakasız görünse de aslında her üç mesele de ortak iki paydada benzerlik arz ediyor:
İktidarın istediği doğrultuda kararlar
Birincisi, Danıştay tarafından verilen üç karar da iktidarın lehine sonuçlandı.
Belediyelerin yardım toplaması da Andımızın okullarda okutulması da Atatürk portresinin madalyalarda yer alması da iktidar cenahının istediği gibi yasaklanmış oldu.
Oysa 2013 yılında yapılan yönetmelik değişikliği ile kaldırılan öğrenci andını yasaklayan yönetmelik hükmü, iki sene önce Danıştay tarafından iptal edilerek, andımızın okullarda yeniden okutulmasının önü açılmıştı. Ancak bu karar iktidar tarafından beğenilmemiş ve eleştirilmişti.
Benzer şekilde, 2018 yılında devlet madalyalarına Atatürk kabartmasının konulmasının önü de tekrardan Danıştay kararı ile açılmıştı ancak yine iktidarın istediği doğrultuda karardan dönüldü.
Belediyelerin yardım toplaması meselesinde ise, hukuken bunun önünde engel bulunmadığı, hatta yerinden yönetim olarak belediyelerin bu yönde sorumlulukları olduğu, İçişleri Bakanlığı'nın ancak belediyelerce toplanan paranın amacı dışında veya suç teşkil eden amaçlarla kullanılması halinde soruşturma açabileceği hukukçular tarafından defalarca vurgulanmasına rağmen, nihayetinde muhalif belediyelerin kampanyaları engellendi.
Her üç meselede de Danıştay'ın kararları, siyasi iktidarın istekleriyle uyumlu sonuçlandı.
Birleştirici değerler
İkincisi, söz konusu kararlara konu olan üç mesele de ülkenin birliği, tek ses, tek yürek olması ile yakından ilgiliydi.
Şüphesiz ki, bu ülkenin vatandaşlarının birleştirici gücü Atatürk'tür.
Nitekim, dün ayan beyan ona dil uzatanların bugün siyasi saiklerle de olsa ondan medet umması bunun en büyük göstergesidir.
İşte, bu ülkenin yurttaşlarında Atatürk'le başlayan birliktelik ruhunu çocuk yaşta her sabah hatırlamamızı sağlayan öğrenci andı da korumamız gereken birleştirici değerlerimizden biri.
Atatürk milliyetçiliği denilen sübjektif milliyetçilik anlayışıyla Türklüğü vurgulayan, doğru olmayı, çalışkan olmayı, saygı ve sevgiyi, ilerlemeyi ve Atatürk'ü, Atatürk'ün gösterdiği yolda ilerlemeyi öğrencilik çağındaki çocuklara hatırlatan bu metinden rahatsız olmak, bu ülkedeki birliktelik ruhundan rahatsız olmaktır.
Oysa gelişmemizi sağlayacak olan, bu ülkeyi ileri götürecek olan şey öncelikle "bir" olmamızdır.
Aksi durumun sebep olduğu vaziyete pandemide dahi şahit olduk ki son karar da onunla ilgili:
Ülkenin en büyük illerinin belediyeleri, partili, partisiz ayırt etmeksizin pandemide maddi güçlük yaşayan yurttaşlara yardım için bir şeyler yapma gayretiyle yardım çağrısı yapmaya başlamıştı. Ancak "devlet içinde devlet" olmaya çalışmakla suçlandılar.
Devleti yönetenler, sosyal devlet olmayı layığıyla yerine getirememesinin ceremesini, sorumluluklarını yerine getiren belediyelere mani olarak halka ödetti ve yardımlar engellendi.
Fazlasını yapmak, "daha" iyi olmak yerine, siyasi güçlerini korumayı tercih edenler, siyasi kaygılarını vatandaşa hizmetin, yardımın ulaşmasından üstün tuttu.
Bu kadar çok kaybımız varken, hâlâ yüreğimiz ağzımızda canımıza, yakınlarımıza virüs bulaşacak korkusu taşıyorken, pek çoklarımız işini kaybetmiş, kaybetmek üzere veya yaşam standartlarını düşürmek zorunda kalmışken, maddi ve manevi zorlukları birlikte göğüslemeyi daha başaramadık.
Particilik, siyasi kaygılar her şeyin üzerinde tutuldu.
Oysa İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin başlattığı kampanyanın adı bile ne güzeldi:
"Birlikte başaracağız!"