Teğmenlerin yemini Savarona’nın güzelleştirilmesi İkisi de güzel olmadı mı?

Teğmenler, “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” diyerek, bu ülkenin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e olan bağlılıklarını ortaya koyarlarken, -ki aksini düşünmek aklıma dahi gelmiyor- Sayın Cumhurbaşkanı’nın Mustafa Kemal Atatürk’ün, Savarona gemisini restore ettirmesine, olumsuz bakmanın da doğru olmadığına inanıyor, bu çabayı Atatürk’ün mirasına sahip çıkılıyor olarak düşünüyorum.

*

Hem aksini niye düşüneyim ki?

Biri Mustafa Kemal ve onun silah arkadaşlarının emanetini koruyup kollamak üzere ‘Ölüm mesleğini’ seçen Mehmetçiklerimiz…

Diğeri ise Atatürk’ün son günlerini geçirdiği Savarona gemisini restore ettirerek yarınlara emanet eden ülkemin cumhurbaşkanı.

Bundan nasıl bir art niyet aranır ki?

Aranmaması gerekir.

*

Yani efendim, anladığım kadarıyla iki taraf da yanlış şeyler yapmamış.

Teğmenler:

“Mustafa Kemal’in Askerleriyiz” derlerken:

‘Onun kurduğu cumhuriyeti korumak, kollamak, ilke ve devrimlerine sahip çıkmak,’ onların zaten asli görevleri.

*

Savarona gemisinin restore edilerek güzelleştirilmesinin muhalefetçe eleştirilmesi pek şık olmazken, teğmenlerin “Mustafa Kemal’in Askerleriyiz” demelerine de bu kadar büyük tepki gösterilmesinin ağır olduğunu düşünüyorum.

*

İnanıyorum ki teğmenlerimiz vatana ve onu kurana ne kadar çok sahip çıkıyorsa, Savarona’yı güzelleştiren Sayın Cumhurbaşkanını da sahip çıkar.

Çıkmalı…

Çıkmak zorunda…

Çünkü o, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin en tepesindeki en sorumlu ve güvenilir insanı.

*

Şimdi geliyorum esas anlatmak istediğime.

Eğer siz, sizin yetiştirdiğiniz evlatlarınızdan, size karşı bir art niyet olduğuna dair içinizde bir şüphe varsa, tepki verirsiniz elbet.

Bu da kabul edilebilir.

Ancak onlar yani teğmenlerimiz, o okula alınırken kılı kırk yararak seçilmiş, bu vatanın özbeöz zeki ve nitelikli evlatları.

*

Merhum Demirel’in kendisine gelen kimi tepkilere “Yollar yürümekle aşınmaz” diyerek, espriyle karşılık verdiği gibi Sayın Cumhurbaşkanı da teğmenler için:

“Bizim gençlerimiz biraz heyecanın dozunu kaçırmışlar” diyerek, yumuşak geçiş yapılıp, sıkıntı yaratacak polemiklerden de kaçınılmış olmaz mıydı?

Diğer taraftan, Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ın, Kocaeli Kongre Merkezi’nde ‘21. İmam Hatipliler Kurultayı’nda teğmenlere yönelik olarak:

“Kılıçları kime çekiyorsunuz? Araştırma yapılıyor, kendini bilmezler temizlenecek” sözü, ağır olmamış mı?

Çünkü ‘Bu devlet, kendini bilmezleri o ocağa almaz.’ diye düşünüyorum.

*

Ha aklıma gelmişken şunu da paylaşmam lazım:

Keşke Diyanet İşleri Başkanı Sayın Ali Erbaş’ın, kabzanın içinde duran bir kılıçla hutbeye çıktığında, ‘O kılıçla neden hutbeye çıktı? Kimlere gözdağı vermek istiyordu?’ diye düşünmüyor değil insan.

*

Sahi o kılıçla hutbeye çıkmasının maksadı neydi acaba?

“Dış güçlere bir güç gösterisi miydi?” diyeceğim, ama bu gösteriyi yapmak Diyanet İşleri Başkanı’na düşmezdi ki!

Her neyse uzatmamın âlemi yok!

*

Yani demem şu ki efendim, memleket ve memleketin etrafı zaten sorunlar yumağı…

Dışarının gözü bizim üzerimizde…

Hiç olmazsa şu günlerde soruna değil -kırmadan dökmeden- çözüme odaklansak mı diyorum?

*

Ve diyorum ki:

“Sahiden de teğmenlerin yemin şekli de Savarona’nın güzelleştirilmesi de bu ülkeye, ülkem insanına yakışır.” diyorum.

*

Başka ne diyeyim ki!

Yazarın Diğer Yazıları