Taha Bey’in oğlu, Rasim, Rasim’in eşi...
“Bir başka açıdan Atatürk”ü öne çıkaranlar bundan tam ne kastettiklerini ortaya koymalıdırlar.
“Mustafa Kemal ortaya çıkmasaydı ne olurdu?”
Diyalektikle yürümek gerekiyor.
***
Son zamanlarda Mustafa Kemal Atatürk meselesini tekrar düşündüğümü yazılarımı okuyanlar bilirler... Mustafa Kemal’i anlamadan bu zamana cevap bulamayız.
Ayakları yere basmaylan Taha Bey’in oğlu, Rasim, Rasim’in eşi ve daha bir iki çızıktırıcı, Ak Parti Hükûmetinin teorisyeni kesildiler. Akıl üzerine akıl veriyorlar.
Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, yaşı, ilmi ve siyasî tecrübesiyle Taha Bey’in oğlu, Rasim, Rasim’in eşiyle asla bir tutulamaz. Ne yazık ki, “parti taassubu”yla, aynı telden konuşması, “ilim” ve “siyaset” adına gerçekten düşündürücüdür.
(Ara not: Mustafa Armağan, kıymet verdiğim bir araştırıcıdır. Ancak Osmanlı/Mustafa Kemal tercihinde tarihî vetireyi göz önünde tutarak yazmasını ve sadece olanı ortaya koymasını beklerdim. Tarihî akış içinde “olan” ortaya konduktan sonra kim nasıl yorum yaparsa yapsın. Tarihî akışı kesintiye uğratıp, önü ve arkasının ne olduğu belirsiz “demokratikleşme adına” dediğinizde, uzun vadede herkes kaybeder. O zaman buna “tefekkür” değil, “ihtiras” denir. “İhtiras”, “hedef” için gereklidir, kabul; ama ihtiras çizgisini kaydırırsanız, zararı asla telafi edilemez.)
Meydanı boş bulup sözün nereye gittiğini düşünmeden konuşanlar, yazanlar, şartlar değiştiğinde de sözlerinin arkasında durabilecekler mi?
Gel-geç akılla insanlar kandırılabilir mi?
***
Ak Parti ve etrafına, biz “Aman şunu yapmayın, size de, millete de zarardır!” desek, “Sizin yolunuz belli, kastınız başka” diye çıkışırlar, inadına yollarına devam ederler.
Şimdi İhsan Eliaçık’a ne diyecekler? Bu zatı, bu köşede Mehmet Âkif “in İstiklâl Marşı’nda kullandığı “ırk” kelimesini başka yöne çektiği için tenkit etmiştim.
İhsan Eliaçık, aynı çizgide olduğu Ak Parti’yi ağır bir dille uyarıyor:
“Senin görevin inançlı nesil yetiştirmek değil, özgürlüklerin önünü açmak. Nesil yetiştirecek olanlar ailelerdir. İnsanları dönüştürmek iktidarın görevi değildir. Bu toplumda Müslüman var, Hristiyan var. Dindar demek inancını ve hayatını ona göre yaşayan kişi demektir. Erdoğan’ın sözlerini totaliter buluyorum (...) Bizim 28 Şubat’ta yaşadıklarımızı şimdi ulusalcılar ve BDP’liler yaşıyor. Hükümete söylüyorum, gidişatınız gidişat değil. Tepetaklak gideceksiniz.” (Ruhat Mengi, “İslamcı yazarın tepkisi!”, Vatan, 4 Şubat 2012)
İ. Eliaçık bu sözleri Habertürk’te bir programda söylemiş, Ruhat Mengi oradan almış.
Şu cümleler durup dururken söylenmemiştir:
“Bizim 28 Şubat’ta yaşadıklarımızı şimdi ulusalcılar ve BDP’liler yaşıyor. Hükümete söylüyorum, gidişatınız gidişat değil. Tepetaklak gideceksiniz!
“BDP’liler” meselesini bir tarafa bırakıyorum. BDP’yi PKK’dan ayrı tutamayız. O zat PKK’yı kanun dışı düşünmeyebilir. Ama meseleye “Yeni Türkiye” kurma noktasından baktığımızda, hiçbir şey yüzde 53’lük bir oy değildir.
Taha Bey’in oğlunun, Rasim’in, Rasim’in eşinin sallamaları sizi gaşyediyor, ayaklarınızı yerden kesiyor.
Unutmayın ki karşınızda “irfanı hür” bir millet var! Halk uyanınca ne yapacaksınız? Silâhla mı durduracaksınız?