Tabela adları teferruat; Türkçe bitir

Türk Dil Kurumu, Batı dillerinden girmiş kelimelerin istilasına karşı bir rapor hazırlayıp Saray'a sunmuş. Keşke dilimizdeki uydurukçalar için de bir rapor hazırlasaydı. Reis, bu kelimelere karşı hassas. Nihad Sami Banarlı'nın "Türkçenin Sırları" kitabını tavsiye etmişti. Fırsat bu fırsat.

Global dünyada başka dillerden kaçış yok. Ama kullanmanın da bir yeri var.

Özenti insanı özünden koparıyor. Hiç gereği yokken neden dükkân, hastahane, şirket adları yabancı dilden?

Türk Dil Kurumu kelime uydursun diye kurulmadı; dilimize sahip çıksın diye kuruldu. 12 Eylül öncesinde, uydurukçacılarla Türkçemize sahip çıkanlar arasında büyük kavgalar yaşandı. "Türkçü" diyeceğimiz isimler, dilimize yerleşmiş Arapça-Farsça kelimeler kalsın diyen Ömer Seyfettin çizgisinde yürürken, uydurukçacılar, kendilerince Türkçemizde yer tutmuş Arapça, Farsça kelimelere savaş açtılar. "Türkçü" olmadıkları hâlde Türkçü kesildiler. Masalımıza, destanımıza, şiirimize, atasözümüze, deyimimize mana yükleyen kelimeleri atarsan geriye ne kalır?!

"Ömer Seyfettin çizgisinde" dedim. Genç Kalemler'de, Türk Yurdu'nda 20. yüzyılın başında verilen mücadelelere girmeyeceğim. Ziya Gökalp'ten teşvik gören Ömer Seyfettin'in manifestosunu kolayca bulur okursunuz. (Biz de yayınladık: Ömer Seyfettin, Türk Ülküsü. Üç dil yazısı yanında, Vatan Yalnız Vatan, Yarınki Turan Devleti, Türkçülük Mefkûresi, Millî Tecrübelerden Çıkarılmış Amelî Siyaset kitapçıklarını Osmanlı yazısından açıklamalı aktardık. Bilge Kültür Sanat Yayınları).

En "Türkçü" kim? Nihal Atsız değil mi?! Ne diyor:

"Türkiye'de millî ülkünün hükümetler eliyle yok edilmesinden ve millî eğitimin başına uzun yıllar kozmopolit unsurların gelmesinden sonra kültürün bütün alanlarında olduğu gibi 'dil' de de bir yozlaşmanın ve soysuzlaşmanın başladığı bilinen, görülen bir gerçektir.

Türkçeyi Türkleştirmekle, Türkçeleştiriyoruz diye bozmanın birbirine karıştırıldığı zamanımızda, ortada görülen manzara aklın, mantığın ve bilginin safdışı edilmesidir."(Ötüken, "Bozulan Türkçe", S. 11, 30 Ekim 1968).

En "Türkçü" kim? Millî Kütüphane'nin kurucusu, eski Kültür Bakanlığı Müsteşarı Adnan Ötüken değil mi?! Ne diyor: (Orhan Seyfi Orhon'dan naklediyorum.)

"Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü ile Türk Dili İçin adlı kitaplar neşrediyordu. Size bunların 1968'de basılan 'VI' No.lu kitaptan 'Bir garip hadise' adlı yazısını alayım: / -İki üç sene önce 'Rus ilimler akademisi'nden Türkolog profesör Komonov, dil kurumunun daveti üzerine Ankara'ya gelmiş, millî kütüphaneyi de ziyaret etmişti. Orada görüşmüştük. / Bu zatın esas vazifesi Rusya'da Türklerin dillerini bozmaktır. Muhtelif bölgelerdeki Türklerin birbirini anlamaz hale gelmeleri için çalışan teşkilâtın başındadır. / Komonov'un şu sözünü hiç unutmayacağım: / -Efendim, siz 'millî kütüphane' diyorsunuz. 'Eser şart' diyorsunuz. 'Meselâ' diyorsunuz. Artık bunlar eski Türkçedir. Sizde ne güzel yeni kelimeler var! / Kendisine şu cevabı verdim: /- Siz Rusya'daki Türklerin dilini kâfi derecede tahrip ediyor, bozuyorsunuz. Burada da mı bu işi yapmak istiyorsunuz?"("Adnan Ötüken", Son Havadis, 7 Mart 1972).

"Hecenin Beş Şairi" içinde sayılan ünlü şair ve yazar Orhan Seyfi Orhon'un, "Adnan Ötüken'in vefatı üzerine yazdığı yazısında, "Türk dilinin başına gelenler korkunçtur. Bugün Türk dili tahrip edilmektedir." diyor.

O yıldan bu yıla ne değişti?

Türkçe bitik.

Yazarın Diğer Yazıları