T.C.’den TeCe’ye evrilen bir iktidar!

Hükûmetin birlik dirlik istemediği, doğrudan Öcalan’la yapılan antlaşmanın gereklerini yerine getirdiği çok açık... Hani bir ihtimal belki hakikaten “barış” dedikleri, neyse artık o - “uyuşturucu” bir ifade de olsa- gelecek, bazı şeyleri sineye çekelim, uygulamalar geçicidir; yine aslına ircâ olunacaktır, deyip gönlümü bir nebze ferah tutmak istesem de, gerek Başbakan Erdoğan’ın, gerek “PKK Açılımından Sorumlu” Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay’ın, gerek “yıkım ustası” gibi tavır sergileyen Erdoğan’ın vekili Bülent Arınç’ın açıklamaları insanı ürkütüyor. Erdoğan “Türkiye Cumhuriyeti ifadesini kaldırmışsan arkasında dur kardeşim! Niye tekrar asıyorsun!” diyor. Dehşet verici sözler. Niyet hakikaten kötü... “Türk” silinmek, “Türkiye” değiştirilmek isteniyor,. Bunun lâmı cimi kalmamış. Demek ki Öcalan, -onun ifadesiyle- “TeCe”nin (İmralı duruşmalarında kendi ağzından bu sözü çok duydum!) kalkmasını antlaşmanın birinci şartı olarak dayatmış.
Allah’tan insanımız uyanmaya başladı... Millî aydınlarımız hareketlendi. Hükûmetin esir aldığı basın-yayın organları görmek istemese bile, halk görüyor, “300’ler Harekâtı” çığ gibi büyüyor. Yeni imzalar açıklandı. Farklı sitelerde toplanan imzalar 30 bini geçti. Hükûmet, “gecekondu bir devlet” değil, kökleri derinlerde olan bir milletin kurduğu devleti yıkmak istediğini anlayacaktır. Bu adamlar, ne yaptığının farkına varmazsa, çok sürmez, halk farkına vardırır!
Peş peşe 4 kitap yayınlandı. Dördü de halkı uyandıracak, bu hükûmetin nereye varmak istediğini çok açık gösterecek kitaplar. Bunları belirteceğim ve en son çıkan “Türk’üm Özür Dilerim” kitabı üzerinde duracağım.


***


Türk Dil Kurumu Başkanı Prof. Mustafa S. Kaçalin’in bana gönderdiği mektubundaki son cümleleri açacağımı söylemiştim. Hükûmet keşke TDK’yı tartışmaların içine çekmeseydi. Kürtçe-Türkçe/Türkçe-Kürtçe sözlüğü, başka birimlere hazırlatsaydı. TDK hükûmete bağlı. Bu sözlük hazırlanıyor. Tartışmaların sebebi de bu sözlük meselesi... Ben de durumu TDK Başkanı Prof. Kaçalin’e sormuştum. Geçen haftaki yazılarımın devamıdır bu yazdıklarım. Tekrara girmeyeceğim. Kaçalin, mektubunun son paragrafında şöyle diyor:
“Bilimi siyasi gözle görmeyelim. Sözlük yazmak kötü bir iş değildir. Sözlük yazılınca da birlik bölünmez. Siyasi erk başka. Bu siyasi erkin içinde o dili konuşanlar bile memnun olmayabilir. İyi idare kötü idare ayrı şey, diller ayrı şey. Osmanlı bütünlüğü milliyetçi duygularla bölündü, parçalandı, dağıtıldı, bitirildi. Bu yetmemiş gibi şimdi de Türkiye Cumhuriyetini mi peşkeş çekmeğe sıra geldi?”
Kaçalin’i yakından tanırım. Neler yaptığını neler üzerinde çalıştığını iyi bilirim. İlmi sağlamdır. Bunları söylemem, onun “Osmanlı bütünlüğü milliyetçi duygularla... bitirildi.” sözünün başka yere çekilmemesi gerektiğini belirtmek içindir. İlmî çalışmaya Hüseyin Namık Orkun’la başladığını, Divanu Lügati’t-Türk üzerine yaptığı çalışmanın, yakında yine Prof. Ahmet Bican Ercilasun’un aynı mevzudaki çalışmasıyla peş peşe TDK’da yayınlanacağını söylesem! Kaçalin, H. Namık Orkun’un bütün makalelerini topladı. 3 bin sayfa tutuyor. Sanırım yaz sonunda yayınlanacak.
“Milliyetçi duygular” meselesi açılmaya muhtaç... Osmanlı coğrafyasında yaşayan gayrimüslimlerin ve Arapların kışkırtılmaları, bunun karşısında aslî unsurun uyanması... Doğruların ve yanlışların iç içe girmesi... Ayrıntı konuyu uzatır. Zaman içinde açarız.


***


Burada, bir başka ilim adamımızın görüşünü aktarmak istiyorum. KTÜ Karadeniz Araştırmaları Enstitüsü Müdürü Prof. Kemal Üçüncü’den bir mektup aldım. Siyasîlerin ilim adamlarını bilir bilmez yönlendirmek istemelerinin kurumları nasıl zora soktuğunu öz olarak anlatıyor:
“TDK’nın uzmanlık birikimi ve donanımı Kürtçe sözlük hazırlama noktasında yetersizdir. Kuruluş amacı da bu değildir. Bu konuda ülkemizde Mardin Artuklu Üniversitesinde lisansüstü programları ve uzmanlık var. Bu işi Türkoloji enstitüleri ve kurumları değil Kürdoloji ile uğraşan birimler yapar. Bir de hangi Kürtçenin sözlüğünü hazırlayacaklar. Kırmanci mi, Sorani mi, Zaza mı vb.. Ve hangi alfabeyi esas alacaklar? Bunun ardından Zazalar aşk olsun derseler, Hemşinliler bize yok mu derseler ‘sözlük açılımı’ devam edecek anlaşılan. Bildiğim kadar bu sipariş Başbakan Yardımcısının talebi ile ortaya çıktı, hikmet-i hükümet fehvasınca ‘gerekçelendiriliyor’. Keşke Anayasa değişikliği gündemde iken TDK ve Bilim Kurulu ülkemizi ve yetkilileri ‘ana dil, ana dili eğitimi, ana dilde eğitim’ konularında aydınlatma iradesini sergileyebilseler...”
Prof. Kemal Üçüncü

Yazarın Diğer Yazıları