Suudîler mi öldürdü?
Suudî Arabistanlı gazeteci, "aktivist" Cemal Kaşıkçı dünyanın gündeminde... Kaşıkçı nikâh işlemleri için, Suudî Arabistan'ın İstanbul konsolosluğuna giriyor ve bir daha çıkmıyor/çıkamıyor.
Soyadı "Kaşıkçı". Türkçe. Amcası ünlü silâh tüccarı Adnan Kaşıkçı aslen Türk olduklarını ve Kayseri'den göçtüklerini söylemişti.
Cemal Kaşıkçı'yı Suudîlerin öldürdüğü kuvvetli bir ihtimal.
Diktatörler, kendilerine övgü düzmeyenlere mesafeli, tenkit edenlere karşı ise gaddardırlar. Suudî Arabistan'da yaşayan yakınları, krallığın (diktatörlüğün) belasına, ses edemiyorlar ve hatta Cemal Kaşıkçı'yı hatalı buluyorlar. Onların sözlerine itibar etmemek lâzım.
Müslümanlık ve krallık... Yan yana gelir mi?
Geçmişte "seçimli demokrasi"den bahsedemeyiz ama hiç olmazsa "âdil yönetim"den bahsedebiliriz.
İster istemez "mülk" (devlet) babadan oğula geçerdi. (Tahtı kızına vermese de damadına veremez miydi? Bu hiç aklıma gelmedi! Zamanımızda "damat"ın salahiyetini görünce geçmişe gitmek istedim. Yanlış anlaşılmasın! ABD'de Trump yönetimini kastediyorum! Damat, biliyorsunuz, Siyonizm idealleri için her şeyi yapmaya hazır. Trump'ı yönlendiriyor.) Tarih üzerine kaç tane çalışmam var, ama okumalarımda "damat"la karşılaşmadım. Önemli vazifeler veriliyor veya önemli vazifelerde bulunanlarla kızları evlendiriliyor. "Benden sonra şu damadım başa geçecek!" vasiyetine rastlanmıyor.
Suudîler, Cemal Kaşıkçı'ya "Hoş geldin." diyeceklerdi ama "Konsolosluktan güle güle git" demeyeceklerdi. Kaşıkcı bunu biliyordu ve nişanlısına çıkamayacağını düşünerek, sıkı sıkıya kimleri araması gerektiğini tembih etmişti.
Bahsederken "Suudîler" ile "Arabistan"ı birbirinden ayırmalıyız. Suudîler bir aile ve ülkeye hâkimler. Halkı "Suudî" görmemek gerek. Şimdi petrol var. Petrolden gelen paranın yüzde 99'u Suudî ailesine gidiyorsa, yüzde biri halka aksediyor; bu kadar aksetme bile insanlara belli bir refah sağlıyor. Onun için toplu hareketler görülmüyor. Ama Cemal Kaşıkçı gibi, Batı'yı tanıyanlar, ülkelerinde yolunda gitmeyen bir şeyler olduğunu görüyorlar. İçleri elvermediği için feveran ediyorlar.
Elbette fikirlerini açıklayanlar, yanlış yapıyorsunuz, diyenler takibata uğrayacaklardır.
Cemal Kaşıkçı, ABD'de okumuştu ve ülkesine dönerek gazetecilik yapmaya başlamıştı. Çok şey konuşmak, çok şey yazmak istiyordu. Ancak susmak zorundaydı. 2017'de ülkesinden ayrılıp ABD'de gazetecilik yapmaya, ülkesinde söyleyemediklerini söylemeye, yazamadıklarını yazmaya başladı:
"Birkaç yıl önce bazı arkadaşlarım gözaltına alındığında çok acı çektim. Hiçbir şey söylemedim. İşimi veya özgürlüğümü kaybetmek istemiyordum. Ailemden endişe ediyordum. Şimdi farklı tercihlerde bulundum. (...) Evimi, ailemi ve işimi arkamda bırakmam gerekti ama düşüncelerimi söylüyorum. Aksini yapmak cezaevlerinde çürüyen insanlara haksızlık olurdu. Pek çok kişinin konuşamadığı bir dönemde konuşabiliyorum."
Sonunda Suudîler yapacaklarını yaptılar.
Cemal Kaşıkçı ilk değil; daha önce de kaç "muhalif"i yok ettiler. Cemal acı da olsa bir "başlangıç" olabilir. "Yeter!" diyen, "Kur'ân'a dönülmeli!" diyen çıkabilir.
Daha önce sormuştum: Kutsal mekânlar Suudîlerin elinde. Suudîler ise Siyonistlerle iş birliğine gidiyorlar. Hac farizası kabul olunur mu olunmaz mı?