Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Dr. Fatma ÇELİK
Dr. Fatma ÇELİK

Suç duyurusunda bulunması gereken AYM

Anayasa Mahkemesi (AYM), TİP Milletvekili Can Atalay’ın tutukluluğu hakkında ikinci kez hak ihlali kararı verdi.

Malumunuz, 25 Ekim’de AYM, 9 üyesinin oyuyla, Atalay’ın seçilme hakkı ve kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı yönlerinden hakkının ihlal edildiğine hükmetmiş; ancak kararın gereği İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından yerine getirilmeyerek 30 Ekim’de Yargıtay 3.Dairesi’ne taşınmış; Yargıtay ise, TCK m. 312 ve Anayasa m.83/2 maddelerine dayanarak Atalay’ın dokunulmazlıktan yararlanamayacağına hükmetmiş, AYM üyeleri hakkında da suç duyurusunda bulunmuştu.

Tekrar AYM’nin önüne gelen dosyada AYM, bu defa 11 üyesinin oyuyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı ile seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakkının ihlal edildiğine; oybirliğiyle de bireysel başvuru hakkının ihlal edildiğine hükmetti.

Buradaki oybirliği ile alınan karar ise şu anlama geliyor;

AYM kararlarının uygulanması gerekiyor.”

Bu hususta Can Atalay’ın aleyhine oy kullanan üyeler dahi hemfikir. Hatta bu kararda farklı fikirde oldukları ve Yargıtay tarafından haklarında suç duyurusunda bulunulan üyelerin de yanındalar.

Ancak mahkeme, hala kararı uygulamıyor ve AYM’nin gerekçeli kararını bekliyor.

Neden?

Nasıl tahliye edeceğini mi bilmiyor?

O halde AYM, umarım bu defa gerekçeli kararında, kararına uyulmaması durumunda ne yapacağının da açıklamasını yapar.

Bu açıdan, Atalay’ın hak ihlalinin derhal giderilmesi ve bu sebeple derhal tahliye edilmesinin yanı sıra; AYM kararına uymayanlar hakkında suç duyurusunda bulunulacağını da belirtmesi gerekiyor.

İki açıdan tehlikeli

Aksi halde, AYM’ye başkaldırı diyebileceğimiz bu absürt durum, büyük bir tehlike oluşturuyor.

Birinci sorun, ya bundan sonra AYM’nin verdiği her karara karşı herkes kafa tutmaya kalkarsa? Ya başka kararlarında da başka kişi veya kurumlar, 'buna da ben uymuyorum' derse?

Yargının en yüksek organının kararlarına dahi uyulmadığı ülkede, anayasal kurumların ehemmiyeti de ortadan kalkar, bu da anayasal düzenin ortadan kalkması tehlikesini açığa çıkarır.

İkincisi ise, bu meseleye nasıl bakmamız gerektiği ile ilgili. Sorun yalnızca Atalay’ın şahsında bir hak ihlali değil. Böyle düşünüldüğünde zaten fiiliyatta önemi azalmış olan parlamentonun 600 milletvekilinden birinin mecliste bulunup bulunmamasının çok da bir önemi olmadığını düşünülebilir. Zaten malumunuz, milletvekillerinin pek çoğu meclise gitmiyor.

Ancak burada, kişinin şahsından bağımsız bir hürriyet sorunu var. Haksız yere hürriyetinden mahrum bırakılan bir kişi var. Bu hepimizin sorunu.

Yazarın Diğer Yazıları